Kurtuluş Savaşı'nın en kritik adımlarından biri olan Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919'da toplanmış ve Türk milletinin kaderini belirleyen tarihi kararlara imza atmıştır. Amasya Genelgesi ile belirlenen milli iradeyi egemen kılma fikri, bu kongrede somut bir teşkilata ve programa dönüşmüştür. Bu yazıda, kongrenin altyapısı, aldığı radikal kararlar ve Türk tarihindeki eşsiz önemi ele alınacaktır.
Mustafa Kemal Paşa'nın Amasya Genelgesi'nde duyurduğu üzere, asıl kongre Sivas'ta toplanacaktı. İstanbul Hükümeti ve işgal güçleri kongreyi engellemek için büyük baskı uyguladı. Elazığ Valisi Ali Galip'in kongreyi basma girişimi, milli direniş ruhunu daha da güçlendirdi. Tüm engellere rağmen, 4 Eylül 1919'da 38 delegenin katılımıyla “Milli Sınırlar İçinde Vatan Bir Bütündür” parolasıyla kongre açıldı.
Sivas Kongresi, sadece bir toplantı değil, yeni bir devletin ruhunun ve idari yapısının prototipinin oluşturulduğu bir kurultaydı.
Kongreden sonra Sivas, fiilen ülkenin başkenti haline geldi. Heyet-i Temsiliye, İstanbul Hükümeti'ne alternatif olarak buradan tüm yurdu yönetti.
Mandacılık tartışmasının kesin bir şekilde bağımsızlık lehine sonuçlanması, Türk Kurtuluş Savaşı'nın felsefesini belirledi. Bu karar olmasaydı, mücadele emperyal bir gücün himayesinde sürdürülecekti.
Heyet-i Temsiliye, TBMM'nin ve Cumhuriyet Hükümeti'nin ilk nüvesiydi. Halkın temsilcilerinden oluşan bu yapı, milli egemenlik fikrinin somutlaşmış haliydi.
Kongre, Damat Ferit Paşa Hükümeti'ni tanımadığını ilan ederek, onunla tüm ilişkileri kesti. Bu radikal adım, “milletin, hükümetine sahip çıkması” anlamına geliyordu.
Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi'nde çizilen çerçeveyi genişleterek tüm yurdu kapsadı ve mücadeleyi bir “ulusal devlet kurma” projesine dönüştürdü. Aldığı kararların cesareti ve vizyonu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş senedinin maddeleri gibidir. Kongrenin toplandığı 4 Eylül, sadece bir direnişin değil, tam bağımsız ve modern bir Türkiye fikrinin zafer günüdür.