Türk edebiyatında sohbet (söyleşi) ve fıkra, düzyazı türleri olarak karşımıza çıkar. Her ikisi de günlük hayattan beslenen, okuyucuyla samimi bir bağ kurmayı hedefleyen türlerdir. Ancak yapı, üslup ve amaç bakımından önemli farklılıklar gösterirler.
Sohbet, yazarın herhangi bir konuyu, okuyucuyla karşılıklı konuşuyormuş gibi samimi ve içten bir dille ele aldığı yazı türüdür.
Fıkra, gazete ve dergilerde yayımlanan, güncel bir konuyu ele alan, kısa ve öz, çoğunlukla yazarın kişisel görüşlerini yansıtan yazı türüdür.
Sohbet: Okuyucuyu konu üzerine düşündürmek, onunla fikir alışverişinde bulunmak. Bilgi vermekten çok, sohbet havası oluşturmak.
Fıkra: Güncel bir konu hakkında yazarın görüşünü açıkça belirtmek, okuyucuyu bilgilendirmek ve yönlendirmek.
Sohbet: Samimi, sıcak, kişisel, senli-benli konuşma dili. Adeta yazar okuyucuyla aynı odadaymış gibi yazar.
Fıkra: Daha resmi, açık, kesin ve yalın bir dil. İddialı ve etkileyici olmaya özen gösterir.
Sohbet: Konular genellikle evrensel ve zamandan bağımsızdır. Güncellik zorunluluğu yoktur.
Fıkra: Doğrudan güncel olaylarla bağlantılıdır. Zamanla eskir, tarihsel belge niteliği kazanır.
Sohbet: Daha serbest, akıcı, planı belli olmayan bir yapı. Konudan konuya geçişler olabilir.
Fıkra: Kısa, öz, yoğun ve planlı bir yapı. Giriş, gelişme, sonuç bölümleri net şekilde ayırt edilebilir.
Sohbet: Yazar ve okuyucu eşit düzeydedir. Karşılıklı fikir alışverişi vardır.
Fıkra: Yazar bilgi ve görüş sunan, okuyucu ise alandır. Daha didaktik (öğretici) bir ilişki söz konusudur.
Her iki tür de Türk edebiyatında önemli yer tutar. Sohbet, okuyucuyu içine çeken, samimi bir atmosfer yaratırken; fıkra, toplumsal hayata dair hızlı, keskin ve etkili yorumlar sunar. İyi bir okuyucu, bu iki türü ayırt edebilmeli ve her birinden beklentisini buna göre şekillendirmelidir.
Ödev/Değerlendirme Sorusu: "Günümüzde sosyal medya paylaşımlarında sohbet ve fıkra türlerinin özelliklerini gözlemlemek mümkün müdür? Örneklerle açıklayınız."