21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen ve 2 Temmuz 1934'te yürürlüğe giren Soyadı Kanunu (Kanun No: 2525), Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde gerçekleştirdiği en köklü sosyal reformlardan biridir. Bu kanun, sadece bir isim düzenlemesi değil, aynı zamanda modern bir ulus inşası projesinin temel taşlarından biri olarak kabul edilir. Kanunla birlikte, her Türk vatandaşının öz adından başka bir de soyadı taşıması zorunlu hale getirilmiş, böylece toplumsal ilişkilerden devlet işleyişine kadar pek çok alanda derin bir dönüşüm başlatılmıştır.
Kanunun resmi gerekçesi, nüfus işlemlerindeki karışıklıkları önlemek ve aile bağlarını resmiyete kavuşturmak olsa da, hedefleri çok daha genişti:
Kanun, Osmanlı'dan devralınan ve lakaplarla somutlaşan sosyal hiyerarşiyi resmen ortadan kaldırdı. "Paşa", "Bey", "Efendi" gibi unvanların kullanımı yasaklandı. Bu, sembolik düzeyde büyük bir eşitlik vurgusu yaratmış, cumhuriyetin "tebaadan vatandaşa" geçiş idealini pekiştirmiştir. Herkes kanun önünde olduğu gibi, isim olarak da "eşit" hale getirilmiştir.
Soyadı, aileyi hukuki bir birim olarak güçlendirdi. Miras hukuku, nüfus kayıtları ve aile bağları daha net çizgilerle belirlendi. Kadınlar evlendikten sonra eşinin soyadını almakla birlikte, kendi öz soyadlarını da kullanma hakkını elde etti (önce fiilen, daha sonra yasal olarak). Bu, geleneksel aile yapısına modern bir müdahale idi.
Devlet, vatandaşlarını takip etme, vergilendirme, askere alma ve eğitim gibi temel işlevlerini çok daha etkin bir şekilde yerine getirebilir hale geldi. Karışıklıklar ve kimlik belirsizlikleri asgariye indi. Bu, modern ulus-devletin olmazsa olmaz bir gereği olan standartlaşmış kayıt sisteminin temelini attı.
Mustafa Kemal Atatürk'e "Atatürk" soyadının verilmesi, bu sürecin sembolik zirvesiydi. Halk, Türk tarihinden, coğrafyadan, doğadan veya erdem ifade eden kelimelerden (Öztürk, Demir, Yıldız, Kaya, Doğan, Erdem gibi) soyadları seçmeye teşvik edildi. Bu, ortak bir geçmişe ve geleceğe aidiyet duygusunu pekiştiren bir araçtı. Ayrıca, azınlıklar ve yabancı kökenli isimler üzerinde bir Türkleştirme politikası olarak da işlev gördü.
Ticari ilişkiler, sözleşmeler, mülkiyet hakları ve yargı süreçleri, tarafların kimliğinin netleşmesiyle daha güvenli bir zemine oturdu. Bu da ekonomik ve sosyal hayatta istikrar ve öngörülebilirlik sağladı.
Soyadı Kanunu, Türkiye'nin toplumsal modernleşme serüveninde bir dönüm noktasıdır. Toplumu köklerinden koparmadan modern bir forma sokmayı amaçlayan, derin bir kültürel mühendislik projesinin parçasıydı. Getirdiği sistem, bugün o kadar doğal karşılanmaktadır ki, öncesi neredeyse hayal edilemez. Etkileri şu şekilde özetlenebilir:
Dolayısıyla Soyadı Kanunu, sadece bir "isim kanunu" değil, toplumsal hafızanın, kimliğin ve ilişkilerin yeniden kodlandığı, Türkiye'nin sosyolojik haritasını kalıcı olarak değiştiren bir devrimdir.