Tarih, geçmişte yaşanmış olayları, neden ve sonuç ilişkileri içinde, yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı olarak inceleyen bir bilim dalıdır. Ancak diğer bilimlerden bazı önemli farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar, tarih bilgisinin özelliklerini oluşturur.
Tarih, üzerinden belli bir süre geçmiş olayları konu alır. Geçmişte kalmış olayları inceler ve bu olaylar bir daha aynı şartlarda tekrarlanamaz. Bu nedenle tarihte deney ve gözlem yapma imkanı yoktur.
Bir bilginin tarihsel sayılabilmesi için mutlaka bir yer ve zaman bağlamına oturması gerekir. "Savaş oldu" demek yeterli değildir; "1914-1918 yılları arasında Dünya Savaşı oldu" şeklinde ifade edilmesi gerekir.
Tarih, kanıt ve belgeye dayanır. Tarihçi, olayları hikaye etmez; yazılı belgeler, arkeolojik buluntular, gazeteler, mektuplar gibi birinci el kaynakları kullanarak nesnel sonuçlara ulaşmaya çalışır. Belge olmadan tarih yazılamaz.
Tarih, olayları basitçe sıralamaz. Her olayın bir nedeni ve her nedenin bir sonucu olduğu ilkesiyle hareket eder. Tarihçi, olaylar arasındaki bu neden-sonuç ilişkilerini ortaya koymaya çalışır. Örneğin, Coğrafi Keşiflerin nedenleri ve bu keşiflerin Avrupa ekonomisine etkileri gibi.
Tarihçi, olabildiğince tarafsız ve objektif olmak zorundadır. Kişisel duygu ve düşüncelerini, inançlarını bir kenara bırakarak, sadece belgelerin gösterdiği gerçeklere ulaşmaya çalışmalıdır. Ancak, yorum kısmında tam anlamıyla nesnellik her zaman mümkün olmayabilir.
Tarihteki olayların aynı şartlarda tekrarlanması mümkün değildir. Her olay kendi özgün koşulları içinde meydana gelir. Bu nedenle tarih, doğa bilimleri gibi genel geçer yasalar ortaya koyamaz. Benzer olaylar olsa da, koşullar ve aktörler farklı olduğu için aynı sonuçlar alınmayabilir.
Tarih bilgisi statik (durağan) değildir. Yeni belgelerin bulunması, yeni araştırma yöntemlerinin geliştirilmesi veya farklı bakış açıları, mevcut tarih bilgisini değiştirebilir veya zenginleştirebilir. Bugün doğru kabul edilen bir bilgi, yarın yeni bir kanıtla değişebilir.
Belgeler aynı olsa da, tarihçilerin olayları yorumlama biçimleri farklı olabilir. Tarihçinin yetiştiği kültür ortamı, eğitimi, dünya görüşü ve olaylara bakış açısı, tarihi anlatışını etkiler. Bu nedenle aynı olay hakkında farklı tarihçilerin farklı yorumları olabilir.
Tarih, geçmişte yaşanmış olayları, neden-sonuç ilişkileri içinde, yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı olarak inceleyen bir bilim dalıdır. Ancak doğa bilimlerinden farklı bazı kendine özgü özelliklere sahiptir.
Tarih, olayları kanıtlamak için kaynaklara (belgelere) dayanır. Bu belgeler;
Bir tarihçi, bu kaynakları titizlikle toplar, doğruluğunu kontrol eder (tenkit) ve yorumlar.
Tarihi bir olayın doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için mutlaka nerede ve ne zaman gerçekleştiğinin belirtilmesi gerekir. Örneğin, "Bir savaş oldu" ifadesi tarihsel bir bilgi değildir. "1693 yılında, Salankamen'de bir savaş oldu" ifadesi ise tarihseldir.
Tarih, olayları sadece kronolojik olarak sıralamaz. Olayların nedenlerini ve sonuçlarını araştırır. Hiçbir tarihi olay kendiliğinden ortaya çıkmaz; mutlaka kendisinden önceki olayların bir sonucudur ve kendisinden sonraki olaylara neden olur.
Örneğin, Fransız İhtilali'nin nedenleri arasında, halkın sosyal sınıflara ayrılması, kralın mutlak yetkileri ve ekonomik sıkıntılar sayılabilir. Sonucunda ise milliyetçilik akımı yayılmış ve imparatorluklar dağılma sürecine girmiştir.
Tarihçi, olayları incelerken kendi duygu, düşünce ve önyargılarından mümkün olduğunca sıyrılarak tarafsız (objektif) olmaya çalışmalıdır. Ancak, insan ürünü olan belgeleri yorumlaması nedeniyle tam anlamıyla tarafsız olmak çok zordur. Fakat ideal olan, eldeki verilere en uygun ve en adil yorumu yapmaktır.
Doğa olayları gibi deney ve gözleme tabi tutulamazlar. Tarihte aynı nedenler, aynı koşullarda bile her zaman aynı sonuçları doğurmayabilir. Bu nedenle tarihi olaylar benzeyebilir ama asla aynı şekilde tekrarlanmaz. Bu, tarihin bir bilim olarak deney yöntemini kullanamayacağı anlamına gelir.
Tarihin konusu geçmiştir. İncelediği olaylar yaşanmış ve bitmiştir. Tarihçi bu olayları değiştiremez, sadece onları araştırır, anlamaya çalışır ve yorumlar.
Tarih statik (durağan) bir bilgi yığını değildir. Yeni belgelerin bulunması, farklı bakış açılarının gelişmesi ve yeni yorum teknikleriyle tarih bilgisi sürekli değişebilir ve gelişebilir. Dün doğru kabul edilen bir bilgi, bugün yanlışlanabilir.
Bu özelliklerin tümü, tarihin güçlü bir insanlık mirası ve titizlikle çalışılması gereken bir disiplin olduğunu gösterir.