Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) uluslararası arenada tanınması, Kurtuluş Savaşı döneminde hayati bir öneme sahipti. Bu tanınma, yeni kurulan devletin meşruiyetini sağlamlaştırmanın yanı sıra, dış destek arayışlarında da kritik bir rol oynadı. Bu süreçte, TBMM'yi tanıyan ilk büyük Avrupa devleti Rusya olmuştur. Bu tarihi adımın arka planında yatan nedenleri ve sonuçlarını incelemek, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin seyrini anlamak açısından önemlidir.
TBMM ile Rusya arasındaki yakınlaşmanın temelinde, her iki devletin de içinde bulunduğu zorlu koşullar ve ortak çıkarlar yatmaktadır. I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Rusya, Bolşevik Devrimi ile birlikte büyük bir dönüşüm geçiriyordu. Yeni Sovyet rejimi, Batılı devletlerle olan ilişkilerinde gerginlikler yaşıyor ve kendine müttefik arayışındaydı. Aynı dönemde, işgal altındaki Anadolu'da Milli Mücadele'yi başlatan TBMM de benzer bir durumdaydı. Batılı İtilaf Devletleri'nin baskısı altında olan TBMM, dış destek arayışındaydı. İşte bu ortak zemin, iki devletin birbirine yakınlaşmasını sağladı.
16 Mart 1921 tarihinde imzalanan Moskova Anlaşması, TBMM ile Rusya arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası olmuştur. Bu anlaşma ile Rusya, TBMM'yi resmen tanımış ve Misak-ı Milli sınırlarını kabul etmiştir. Anlaşma, her iki taraf için de önemli kazanımlar sağlamıştır:
Moskova Anlaşması'nın imzalanması, sadece Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler açısından değil, aynı zamanda uluslararası siyaset açısından da önemli sonuçlar doğurmuştur:
Sonuç olarak, Rusya'nın TBMM'yi tanıyan ilk büyük Avrupa devleti olması, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecinde kritik bir öneme sahiptir. Bu tarihi adım, iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrini derinden etkilemiş ve günümüze kadar uzanan bir işbirliği zemini oluşturmuştur.