Kurtuluş Savaşı'nın en kritik döneminde, ordunun ihtiyaçlarını karşılamak ve milli mücadeleyi ayakta tutmak için Mustafa Kemal Atatürk tarafından yayınlanan Tekalif-i Milliye Emirleri, Türk tarihinin en önemli toplumsal seferberlik belgelerinden biridir. Bu emirler, sadece bir talimatlar bütünü değil, milletin topyekûn direnişinin somut bir ifadesidir.
1921 yılı Ağustos ayı, Kurtuluş Savaşı'nın kaderinin belli olacağı bir dönüm noktasıydı. Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde, düzenli ordu büyük bir lojistik sıkıntı içindeydi. Cephane, giysi, yiyecek ve ulaşım araçları yetersizdi. Düşman ilerleyişi karşısında, halktan olağanüstü bir fedakarlık talep eden bir dizi karar alınması kaçınılmazdı.
7 Ağustos 1921 tarihinde, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, "Tekalif-i Milliye Emirleri"ni yayınladı. Bu, onun 5 Ağustos 1921'de TBMM tarafından Başkomutan seçilmesinden sadece iki gün sonraydı. Emirler, 10 maddelik bir talimatname olarak hazırlandı ve hemen uygulamaya konuldu.
Emirler, halkın elindeki kaynakların %40'ını orduya vermesini öngören, detaylı ve kapsamlı maddelerden oluşuyordu:
Emirler, merkezi bir otoriteyle değil, yerel komisyonlar aracılığıyla uygulandı. Halk, büyük bir fedakarlık örneği göstererek elindeki son imkanları orduya sundu. Kadınlar, kağnılarla cepheye mermi ve erzak taşıdı. Esnaf, gece gündüz demeden ordu için çalıştı.
Tekalif-i Milliye Emirleri sayesinde toplanan malzeme ve kaynaklar, 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi'nin kazanılmasında hayati bir rol oynadı. Yorgun ve yıpranmış ordu, bu lojistik destekle adeta yeniden ayağa kalktı. Mustafa Kemal Paşa'nın "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır" sözünün arkasındaki somut dayanaklardan biri de bu emirlerdi.
Tekalif-i Milliye Emirleri, sadece bir zorunlu yardım toplama kanunu değildi. Bunlar:
Tekalif-i Milliye Emirleri, Türk milletinin var olma yok olma mücadelesinde, devlet ile milletin kaynaştığı anlardan birinin adıdır. Savaşın kaderini değiştiren bu emirler, askeri bir zaferin arkasındaki ekonomik, sosyal ve psikolojik seferberliğin başarı hikayesidir. Bugün dahi, milli dayanışmanın ve özverinin en üst seviyede tezahür ettiği bu tarihi olay, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini anlamak açısından paha biçilmez bir değere sahiptir.