Servet-i Fünun edebiyatının öncüsü, yenilikçi şair ve öğretmen Tevfik Fikret, Türk edebiyatında Batılılaşma hareketinin en önemli temsilcilerinden biridir. Hem biçim hem de içerik olarak getirdiği yeniliklerle, kendinden sonraki nesilleri derinden etkilemiştir. Bu yazıda, onun hayatına ve "Sis" ile "Rübab-ı Şikeste" gibi başyapıtlarına odaklanacağız.
Mehmed Tevfik, 24 Aralık 1867'de İstanbul'da doğdu. Babasının erken vefatı üzerine, dayısı tarafından büyütüldü. Galatasaray Sultanisi'nde aldığı parlak eğitim, onun hem edebiyat hem de Fransızca bilgisinin temelini attı. Mezun olduktan sonra aynı okulda öğretmenlik yapmaya başladı.
Fikret'in hayatı, sanat, toplum ve siyaset arasında gidip gelen bir mücadele alanıydı. İlk başlarda "sanat için sanat" anlayışını benimsese de, II. Abdülhamid yönetiminin baskıcı politikaları ve toplumsal sorunlar karşısında "toplum için sanat" anlayışına yöneldi. Bu dönüşüm, onun en sert ve en lirik şiirlerinin kaynağı oldu. 1915 yılında, henüz 48 yaşındayken hayatını kaybetti.
Fikret'in en sert toplumsal eleştirisidir. İstanbul'u yoğun bir sis altında betimleyerek, şehri bir "mezarlık" ve "kafes" olarak tasvir eder. Bu sis metaforu, II. Abdülhamid döneminin baskıcı, karanlık ve umutsuz atmosferini simgeler. Şiir, dönemin sansürüne ve istibdat rejimine karşı yazılmış güçlü bir protestodur.
İlk şiir kitabıdır. Adı, şairin kırılmış, sesi çıkmayan bir lavta (rübab) gibi hissettiği ruh halini yansıtır. Kitapta iki dönem bir aradadır:
Rübab-ı Şikeste, Servet-i Fünun şiirinin estetik ve fikir düzeyindeki zirvesini temsil eder.
Tevfik Fikret, sadece bir şair değil, aynı zamanda bir düşünür ve ahlak abidesi olarak kabul edilir. Robert Kolej'deki öğretmenliği ve yaşam tarzıyla örnek bir aydın portresi çizmiştir. Milli Edebiyat ve Cumhuriyet dönemi şairleri (özellikle Nazım Hikmet) üzerinde büyük etkisi olmuştur. "Sis"in eleştirel ruhu ve "Haluk'un Defteri"ndeki idealist umut, onun Türk edebiyatındaki ölümsüz ve çok yönlü mirasını oluşturur.