Edebiyat tarihimizde önemli dönüm noktalarından biri, Batılı tarzda yazılan ilk realist roman olan Araba Sevdası'nın ortaya çıkışıdır. Recaizade Mahmut Ekrem'in 1898 yılında yayımlanan bu eseri, Türk romanının gelişiminde çığır açmış ve gerçekçilik akımının ilk örneği olarak kabul edilmiştir.
Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914), Tanzimat döneminin önde gelen edebiyatçılarındandır. Servet-i Fünun edebiyatının kurucuları arasında yer alan yazar, şiir, tiyatro, eleştiri ve roman türlerinde eserler vermiştir. Edebiyatımızda "üstat" olarak anılan Ekrem, yenilikçi fikirleri ve Batı edebiyatına açık duruşuyla tanınır.
Roman, alafranga hayat özentisi içindeki Bihruz Bey'in trajikomik hikayesini anlatır. Mirasyedi bir genç olan Bihruz, Batılı yaşam tarzını yanlış anlamış, gösteriş meraklısı, sorumsuz bir karakterdir. Romanın merkezinde, Bihruz'un bir İngiliz kızı sandığı Periveş Hanım'a olan platonik aşkı ve bu uğurda yaptığı savurganlıklar yer alır.
Araba Sevdası, Türk edebiyatında ilk kez tam anlamıyla realist tekniklerin kullanıldığı eserdir. Önceki dönem romanlarında görülen didaktik ve idealize edilmiş anlatımın aksine, bu eserde karakterler ve olaylar olduğu gibi, kusurlarıyla birlikte sunulur.
Roman, Romantizm'den Realizm'e geçişin somut örneğidir. Eserde Realizm'in yanı sıra Natüralizm'in de izleri görülür. Karakterlerin psikolojik tahlilleri ve çevre betimlemeleri, dönemi için oldukça ileri bir teknik düzeyi gösterir.
Araba Sevdası, yayımlandığı dönemden günümüze kadar geçerliliğini koruyan bir eleştiri sunar: Özenti, gösteriş merakı ve kültürel yozlaşma. Bihruz Bey karakteri, her dönemde karşılaşabileceğimiz bir tip olarak edebiyat tarihimizdeki yerini korumaktadır.
Araba Sevdası, Türk edebiyatının Batılılaşma sürecindeki kilometre taşlarından biri olarak, hem edebi teknik açıdan hem de toplumsal eleştiri boyutuyla günümüzde de okunmaya ve üzerinde düşünülmeye değer bir başyapıttır. Recaizade Mahmut Ekrem'in bu eseri, edebiyat tarihimizde "ilk"ler arasında hak ettiği saygın yeri korumaktadır.