Ülkemiz, coğrafi çeşitliliği ve etkileyici yeryüzü şekilleriyle dikkat çeker. Bu manzaranın en görkemli noktası ise tartışmasız bir şekilde Ağrı Dağı'dır. Türkiye'nin hem en yüksek dağı hem de en yüksek noktası olan bu sönmüş volkanik dağ, sadece rakımıyla değil, tarihi ve kültürel önemiyle de ülkemizin sembollerinden biridir.
Ağrı Dağı, bir doğa harikası olmanın ötesinde, kutsal kitaplarda da adı geçen bir dağdır. Nuh'un Gemisi'nin tufandan sonra bu dağın üzerine oturduğuna inanılır (Tekvin 8:4). Bu inanış, dağa mistik bir anlam katar ve yüzyıllardır birçok araştırmacı ve maceraperesti "gemiyi aramak" için buraya çekmiştir. Dağın Ermenice ismi olan "Ararat" da bu efsaneden gelmektedir.
Ağrı Dağı, dünya çapında tanınan bir tırmanış ve dağcılık merkezidir. Zirve tırmanışı için genellikle Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları en uygun dönemdir. Tırmanış, teknik beceri ve fiziksel dayanıklılık gerektirir ve genellikle rehber eşliğinde gerçekleştirilir. Dağın eteklerinde ve yamaçlarında oluşan buzullar ve sert iklim koşulları, onu aynı zamanda önemli bir doğa laboratuvarı haline getirir.
Türkiye'nin çatısı olarak nitelendirilen Ağrı Dağı, 5.137 metrelik heybetiyle sadece bir coğrafi yükselti değil; aynı zamanda tarih, kültür, inanç ve macera dolu bir semboldür. İster bir dağcı olarak zirvesine tırmanın, ister uzaktan görkemine hayran kalın, Ağrı Dağı Türkiye'nin doğal mirasının en değerli taçlarından biridir.