Klasik Türk edebiyatının incelikli dünyasında, bazı nazım şekilleri vardır ki hem yapısal özellikleri hem de tarihsel serüvenleriyle öne çıkar. İşte Tuyuğ da bunlardan biridir. Özellikle Çağatay ve Azeri sahasında gelişen, daha sonra Anadolu'da da kendine yer bulan bu kısa ama derin anlamlı şiir türü, Türklerin Divan edebiyatına kazandırdığı özgün bir formdur.
Tuyuğ, etimolojik olarak "dörtlük" anlamına gelir ve temelde dört mısradan oluşan bir nazım biçimidir. İran edebiyatındaki "rübai" ile benzerlik gösterse de, tuyuğun kendine has bir yapısı ve Türk zevkine özgü bir söyleyişi vardır. Özellikle 15. yüzyılda Ali Şir Nevai, Kadı Burhaneddin ve Nesimi gibi şairler bu türde önemli eserler vermiş, tuyuğu Türk edebiyatının vazgeçilmez bir parçası haline getirmişlerdir.
Bu nazım şeklini diğerlerinden ayıran belli başlı kurallar vardır:
İki tür birbirine çok benzer ancak kritik bir fark vardır: Rubai, İran (Fars) edebiyatına aitken; Tuyuğ, Türk edebiyatının kendi içinde geliştirdiği ve Divan edebiyatına armağan ettiği bir türdür. Vezin ve kafiye yapıları da farklılık gösterebilir.
Tuyuğ denilince akla gelen ilk isim, bu türün en güçlü temsilcisi olan Kadı Burhaneddin'dir (1345-1398). Onun tuyuğları, aşkın, cesaretin ve bilgeliğin keskin bir üslupla ifade edilişidir. İşte onun meşhur bir tuyuğu:
"Bir söz dedi canan ki keramet var içinde
Dün gece seyrettim seni hayalet var içinde
Şöyle güzel olma kim olursun düşmanın
Bende düşmanın var ki muhabbet var içinde"
Diğer önemli tuyuğ şairleri arasında Ali Şir Nevai (Çağatay edebiyatının bu büyük ismi), Seyyid Nesimi ve Mevlana'nın oğlu Sultan Veled sayılabilir.
Tuyuğ, Türklerin klasik edebiyat dünyasına yaptığı özgün bir katkıdır. Fars ve Arap edebiyatlarının yoğun etkisi altındaki Divan edebiyatında, "bizden" bir ses olarak ortaya çıkmıştır. Kısa, öz, yalın ve çarpıcı olması, onu halkın da anlayabileceği bir forma yaklaştırmıştır. Ayrıca, tuyuğların çoğunun Türkçe yazılması, dönemin edebiyat diline (Farsça ve Arapça ağırlıklı) karşı bilinçli bir tercih olarak da yorumlanabilir.
Modern Türk şiirinde, tuyuğun yapısal formu doğrudan taklit edilmese de, onun "az sözle çok şey anlatma" ilkesi, birçok şair için ilham kaynağı olmuştur. Kısa, epigram tarzı şiirler yazan günümüz şairleri, aslında tuyuğun ruhunu yeniden yorumlamaktadır.
Tuyuğ, Türk edebiyat tarihinin kadim ve kıymetli bir hazinesidir. Sadece dört mısraya sığdırılan derin duygu ve düşünceler, bu türün ne kadar güçlü bir ifade aracı olduğunu gösterir. Edebiyatımızın köklerine baktığımızda, tuyuğ gibi özgün formların varlığı, Türk sanat ve düşünce dünyasının zenginliğinin bir kanıtıdır. Keşfedilmeyi ve yeniden okunmayı hak eden bir miras...