Astronotların uzayda yaşadığı fizyolojik değişimler her zaman merak konusu olmuştur. Bunlardan biri de, son derece insani bir refleks olan ağlama eylemi. Peki, yerçekimsiz ortamda gözyaşı dökmek, Dünya'daki gibi bir rahatlama sağlar mı? Cevap, hem evet hem hayır. İşte bilimin ışığında uzayda ağlamanın şaşırtıcı gerçekleri.
Dünya'da ağladığımızda, gözyaşlarımız göz kapaklarımızdan süzülür ve yerçekimi sayesinde yanaklarımızdan aşağı doğru akar. Ancak mikro yerçekimi (sıfır yerçekimi değil) ortamında bu süreç tamamen değişir. Yerçekimi olmadığı için gözyaşları akmaz, birikmeye başlar.
Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (ISS) görev yapan astronotların tecrübeleri, bu teorik bilgiyi doğruluyor. Örneğin, astronot Chris Hadfield, bir röportajında uzayda ağlamanın fiziksel olarak rahatsız edici olabileceğini belirtmişti. Gözde biriken büyük bir gözyaşı küresi, bulanık görmeye neden olabilir ve onu uzaklaştırmak için bir havlu veya peçete kullanmak gerekebilir. Duygusal rahatlama hissi ise, psikolojik olarak yaşansa da, fiziksel olarak Dünya'dakinden oldukça farklıdır.
Uzayda ağlamak fizyolojik olarak mümkündür ancak fiziksel olarak farklıdır. İnsan vücudu, Dünya'ya özgü koşullara göre evrimleşmiştir. Uzay, bu temel varsayımları alt üst ederek, en basit insani deneyimlerimizi bile yeni bir bağlama taşır. Bu durum, insanlığın uzayda kalıcı olma yolunda çözmesi gereken, küçük ama anlamlı biyolojik ve psikolojik uyum sorunlarından sadece biridir.
Bir dahaki sefere gözyaşlarınızı akıtırken, onların yerçekimi sayesinde özgürce aktığını düşünün. Çünkü evrende, bu basit lüksün keyfini çıkarabilen çok az canlı türü vardır.