İnsanlık tarihinin en büyük devrimlerinden biri, sözcüklerin ve düşüncelerin kil tabletlere dökülüp ölümsüzleştiği andır. Bu büyük buluş, günümüzden yaklaşık 5.500 yıl önce, Mezopotamya'nın verimli topraklarında, Sümerler tarafından gerçekleştirildi. Yazının icadı, tarih öncesi çağların sonunu ve tarih çağlarının başlangıcını işaret eder.
Yazının ortaya çıkışı bir tesadüf değil, karmaşıklaşan toplumsal ihtiyaçların bir sonucuydu. Sümer şehir-devletleri (Ur, Uruk, Lagaş gibi) büyüdükçe, tarım ürünlerinin kaydı, tapınak depolarının envanteri, ticari anlaşmalar ve yasaların kayıt altına alınması gerekiyordu. Hafıza ve sözlü iletişim, bu karmaşık sistemleri yönetmek için yetersiz kalmıştı. İşte bu pratik ihtiyaç, yazının doğum sancılarını başlattı.
Sümer yazısı, bir gecede ortaya çıkmadı. Yüzyıllar süren bir evrim geçirdi:
Sümerler yazıyı sadece muhasebe için kullanmadı. Kil tabletler, insanlığın ilk edebi, hukuki ve bilimsel eserlerine ev sahipliği yaptı:
Sümer çivi yazısı, sadece bir iletişim aracı değil, bilginin nesiller boyu aktarılmasını sağlayan bir zaman makinesiydi. Bu buluş, Akad, Babil, Asur gibi sonraki tüm Mezopotamya uygarlıklarına miras kaldı ve insanlık tarihinin seyrini değiştirdi. Bugün bir kitap okurken, bir sözleşme imzalarken veya bu yazıyı görüntülerken, hepimiz bir anlamda, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kil üzerine çizikler atan Sümer katibinin uzun mirasını kullanıyoruz.
Yazı, Sümerlerle başlayan ve günümüze kadar uzanan en kalıcı ve dönüştürücü insan icatlarından biridir.