Yer şekilleri (topoğrafya), Dünya üzerindeki canlı yaşamının çeşitliliğini, yani biyoçeşitliliği doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Dağlar, vadiler, platolar ve ovalar gibi fiziksel yapılar, iklimi, toprak yapısını, su kaynaklarının dağılımını ve canlıların birbirinden izole olup olmamasını belirleyerek yaşam için farklı koşullar yaratır.
Yüksek dağ sıraları, geniş nehirler veya derin vadiler, canlı popülasyonlarının hareketini ve gen alışverişini engelleyerek fiziksel bir bariyer görevi görür. Ayrılan popülasyonlar, uzun zaman dilimleri içinde farklı evrimsel süreçlerden geçerek yeni türlere dönüşebilir. Bu sürece allopatrik türleşme denir ve biyoçeşitliliğin artmasında çok önemli bir rol oynar. Örneğin, Himalayalar veya And Dağları gibi büyük sıradağlar, birbirinden bağımsız evrimleşmiş sayısız canlı türüne ev sahipliği yapar.
Vadiler, mağaralar veya dağların gölgede kalan çukurlukları gibi yer şekilleri, genel bölge ikliminden farklı özelliklere sahip küçük iklim alanları (mikroklimalar) oluşturabilir. Bu özel alanlar, ana bölgede yaşayamayan hassas veya nadir türler için bir sığınak görevi görerek toplam biyoçeşitliliği artırır.
Yer şekilleri, sadece birer fiziksel görüntü değil, aynı zamanda canlıların evrimini, dağılımını ve etkileşimini şekillendiren dinamik birer laboratuvardır. Karmaşık ve engebeli araziler, düz alanlara kıyasla genellikle daha fazla habitat çeşitliliği sunduğu için çok daha yüksek seviyelerde biyoçeşitliliğe ev sahipliği yapar. Bu nedenle, biyoçeşitliliği korumak için farklı yer şekillerini ve bunların yarattığı eşsiz ekosistemleri anlamak ve korumak hayati öneme sahiptir.