Tarih boyunca Türkler genellikle konar-göçer bir yaşam tarzı sürdürmüş, hayvancılık ve göçebe kültürü ile tanınmışlardır. Ancak bu genel geçer algıyı değiştiren, tarihte yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti olan Uygur Devleti'dir. Bu geçiş, sadece bir yaşam biçimi değişikliği değil, aynı zamanda ekonomik, kültürel ve sosyal bir dönüşümün de başlangıcı olmuştur.
Uygur Devleti, 744-840 yılları arasında varlığını sürdürmüş bir Türk devletidir. Kuruluşlarını takip eden yüzyıl içerisinde, diğer Türk devletlerinden farklı olarak, tarım ve ticaret ekonomisine dayalı, şehirler kuran bir medeniyet haline gelmişlerdir. Bu süreç onları Orta Asya Türk tarihinde benzersiz bir konuma taşımıştır.
Uygurların bu köklü değişimi benimsemesinin ardında birkaç önemli neden yatar:
Uygurlar, yerleşik hayata geçişlerini somut eserlerle kanıtlamışlardır:
Göçebe hayatta daha çok sözlü kültür hakimken, Uygurlar kâğıdı ve matbaayı kullandılar, kütüphaneler kurdular. Çok sayıda yazılı eser, minyatür ve duvar resmi (fresk) bıraktılar. Bugün Turfan ve Hoço bölgesindeki kalıntılar bu zenginliği gözler önüne serer.
Karabalasagun ve Hoço gibi surlarla çevrili, planlı şehirler kurdular. Bu şehirlerde tapınaklar, saraylar, manastırlar ve pazarlar inşa ettiler. Kalıcı mimari, yerleşikliğin en açık kanıtıdır.
Göçebe toplumlardaki kabilevi yapı yerini, şehir yaşamına uygun daha karmaşık bir sosyal ve hukuki düzene bırakmaya başladı.
Uygurlar, Türk tarihinde bir ilkler ve geçiş devleti olarak karşımıza çıkar. Yerleşik hayata geçmeleri, onları:
Dolayısıyla, "Yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti hangisidir?" sorusunun yanıtı, yalnızca kronolojik bir bilgi değil, Türklerin sosyo-kültürel evriminde bir miladı işaret eder. Bu miladın adı Uygur Devleti'dir.