Fakir Baykurt'un 1954 yılında yayımlanan Yılanların Öcü romanı, Türk edebiyatında "köy romanı" türünün en önemli ve çarpıcı örneklerinden biridir. Yazarın ilk romanı olan bu eser, sadece edebi bir başarı değil, aynı zamanda 1950'li yılların Türkiye'sindeki köy yaşamına, toplumsal hiyerarşiye ve bireyin mücadelesine dair güçlü bir sosyolojik belge niteliği taşır.
Roman, Baykurt'un da memleketi olan Burdur'un bir köyünde geçer. Olay örgüsü, Kara Bayram ve ailesinin, köyün güçlü ve baskıcı muhtarı Topal Şerif ile olan çatışması etrafında şekillenir. Bayram'ın evinin önüne yaptırmak istediği kulübe, geleneksel otoriteye ve "yılanların öcü" denen köy töresine karşı verilen bir mücadelenin sembolü haline gelir.
Fakir Baykurt, karakterlerini derinlemesine işler. Kara Bayram saf, inatçı ve onurlu bir köylüdür. Karısı Irazca ise romanın belki de en güçlü karakteridir; mücadeleci, pratik zekalı ve ailesini korumak için her şeyi göze alabilen bir kadın. Topal Şerif ise geleneksel otoritenin, kurnazlığın ve acımasızlığın temsilidir.
Baykurt'un anlatımı realist ve yalındır. Köy hayatını, köylünün dünyasını, dertlerini ve düşünce yapısını olduğu gibi, süslü ifadelerden uzak, samimi bir dille aktarır. Diyaloglar doğal ve yereldir, bu da romanın inandırıcılığını ve etkileyiciliğini artırır.
Yılanların Öcü, Türk edebiyatında "Köy Enstitülü Yazarlar" kuşağının en parlak ürünlerindendir. Eser, yayımlandığı dönemde büyük tartışmalara yol açmış, hatta 1959'da Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazanmıştır. Roman, sadece edebi değil, aynı zamanda toplumsal bir yankı uyandırmış, köylünün sesi olmuştur.
Kitap, 1962 yılında Metin Erksan tarafından aynı adla sinemaya uyarlanmış ve bu uyarlama uluslararası festivallerde ödüller kazanarak Türk sinemasının klasikleri arasına girmiştir.
Yılanların Öcü, zamanının çok ötesinde, evrensel temalara dokunan bir başyapıttır. Güçlünün zayıfı ezdiği, geleneğin bireyi yok saydığı her toplumda geçerli bir hikaye anlatır. Fakir Baykurt, bu romanla sadece bir ailenin değil, bir dönemin ve bir sınıfın portresini çizer.
Eser, okuyucuyu sarsan, düşündüren ve adeta köyün tozunu, yoksulluğunu, çaresizliğini ama aynı zamanda direncini solumasını sağlayan güçlü bir atmosfere sahiptir. Türk edebiyatını ve toplumsal tarihini anlamak isteyen her okur için vazgeçilmez bir klasik niteliğindedir.
Yılanların Öcü, sadece bir edebiyat eseri değil, aynı zamanda bir direniş manifestosu ve insan ruhunun fotoğrafıdır.