Fakir Baykurt'un 1954 yılında yayımlanan ve 1958'de Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazanan Yılanların Öcü, Türk edebiyatında köy gerçekliğini sert, yalın ve sarsıcı bir dille anlatan başyapıtlardan biridir. Roman, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki köy hayatının dinamiklerini, geleneklerin baskısını, yoksulluğu ve bireyin bu sistem içindeki mücadelesini gözler önüne serer.
Roman, toplumsal eşitsizlik, güç mücadelesi, töre baskısı ve sömürü temelleri üzerine kuruludur. Baykurt, köydeki egemen yapının (muhtar, ağa, imam) nasıl işlediğini ve sıradan insanların bu yapı karşısındaki çaresizliğini, ancak bir noktadan sonra patlayan öfkesini anlatır. "Yılanların öcü" metaforu, ezilenlerin bir gün gelip haklarını arayacağı ve baskıcı düzenden intikam alacağı fikrini simgeler.
Olaylar, Kara Bayram'ın evinin önünden geçen bir yol yüzünden çıkar. Muhtar ve yandaşı Haceli, Bayram'ın evinin önündeki avludan geçecek bir yol açmak ister. Bu, Bayram için sadece bir toprak parçası değil, ailesinin onuru ve mahremiyetidir. "Yol" burada hem somut bir talep, hem de bir iktidar ve saygınlık mücadelesinin sembolüdür.
Bayram ve annesi Irazca Ana bu haksız teklife karşı çıkar. Muhtar ise köydeki gücünü kullanarak Bayram'ı dışlar, ona iş vermez, sosyal ve ekonomik yönden yalnızlaştırır. Tüm baskılara rağmen Bayram pes etmez. Kavga, mahkemeye taşınır. Roman, bu hukuk mücadelesi etrafında şekillenirken, köydeki diğer çıkar ilişkilerini, yoksulluğu ve insanların çaresizliğini de gösterir.
Sonunda, Bayram fiziksel olarak yenilmiş görünse de, muhtara ve onun temsil ettiği düzene karşı verdiği onur mücadelesini kazanmıştır. Roman, Bayram'ın dik duruşunun diğer köylüler üzerinde yarattığı sessiz etkiyle ve "yılanların öcünün" bir gün mutlaka alınacağı hissiyle son bulur.
Yılanların Öcü, sadece bir köy romanı değil, insan onuru, direniş ve değişim umudu üzerine evrensel bir anlatıdır. Fakir Baykurt'un gözlem gücü ve samimi anlatımıyla, Türkiye'nin toplumsal hafızasında silinmez bir iz bırakmıştır. Eser, güncelliğini hiç yitirmemiş; gücün kötüye kullanımına, haksızlığa karşı sessiz kalmamanın önemini her kuşağa hatırlatmaya devam etmektedir.