Soru:
31 Mart Olayı'nın bastırılmasından sonra II. Abdülhamid tahttan indirilmiş ve siyasi iktidar de facto olarak İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne geçmiştir. Bu süreç, Mustafa Kemal'in "ulusal egemenlik" ve "bağımsızlık" kavramları hakkındaki düşüncelerini nasıl etkilemiş olabilir?
Çözüm:
💡 Bu soru, olayın siyasi sonuçlarının Mustafa Kemal'in temel prensipleri üzerindeki yansımalarını irdelemektedir.
- ➡️ Birinci Adım: Olay, padişahın (mutlak monarşi sembolü) bir isyanı engellemekte ve ülkeyi yönetmekte aciz kaldığını göstermiştir. Hatta padişahın isyancılarla ilişkisi olduğu iddiaları bile ortaya atılmıştır.
- ➡️ İkinci Adım: İsyanı bastıran ve yönetimi ele geçiren güç, doğrudan padişahın iradesi değil, bir siyasi örgüt (İttihat ve Terakki) ve onun desteklediği ordudur. Bu, egemenliğin kaynağının değişmekte olduğuna dair önemli bir işarettir.
- ➡️ Üçüncü Adım: Mustafa Kemal, bu süreçte "milletin iradesi" dışındaki bir gücün (padişah) artık tek başına ülkeyi kurtaramayacağını gözlemlemiştir. Gerçek kurtuluşun, milletin kendi gücüne dayanmaktan geçtiği fikri burada filizlenmiştir.
- ➡️ Dördüncü Adım: Ayrıca, İttihat ve Terakki'nin zamanla otoriterleşmesi ve Osmanlı'yı I. Dünya Savaşı'na sokması, Mustafa Kemal'de tam bağımsızlık fikrini pekiştirmiştir. Yabancı devletlerle ittifakların (İttihatçıların Almanya ile ilişkisi gibi) ülkeyi felakete sürükleyebileceğini düşünmüş, "Ya istiklal, ya ölüm!" parolası bu deneyimlerle şekillenmiştir.
✅ Sonuç olarak, 31 Mart süreci, Mustafa Kemal'e saltanatın çözüm olmadığını, egemenliğin millete ait olması gerektiğini ve kurtuluşun ancak milletin kendi azmi ve bağımsız kararlarıyla mümkün olabileceğini düşündüren tarihsel kanıtlardan biri olmuştur.