Merhaba arkadaşlar! Bu ders notumuzda, Türk milletinin var olma mücadelesinin en çetin ve en kararlı dönemini inceleyeceğiz: “Ya İstiklal Ya Ölüm!” ilkesiyle şekillenen Kurtuluş Savaşı süreci. Bu, bir milletin tamamen yok olma tehlikesi karşısında topyekûn verdiği bir mücadeledir. Hazırsanız, bu destansı dönemi birlikte öğrenelim.
Bu söz, Türk milletinin 1919-1922 yılları arasında verdiği Kurtuluş Savaşı'nın ruhunu ve kararlılığını en net şekilde ifade eder. Anlamı şudur: “Ya bağımsız bir şekilde yaşayacağız, ya da bu uğurda canımızı vereceğiz.” Bu, teslim olmak veya esaret altında yaşamak gibi bir seçeneğin asla kabul edilmeyeceği anlamına gelir.
I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile fiilen işgal edilmeye başlanmıştı. Vatan toprakları parçalanıyor, ordular dağıtılıyordu. İşte bu umutsuz görünen tablo karşısında, Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışıyla “Milli Mücadele” ateşi yakıldı.
Bu kararlılık, sadece bir söz olarak kalmadı, aşağıdaki kritik kongre ve meclis kararlarıyla resmiyet kazandı:
Bu kongre, “ya istiklal ya ölüm” yolundaki ilk ulusal kararların alındığı yerdir.
İstanbul'un işgali üzerine Mustafa Kemal, milli iradeyi temsil edecek yeni bir meclisi Ankara'da topladı. TBMM:
TBMM, “ya istiklal ya ölüm” ilkesini yönetime taşıyan en önemli kurumdur.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” maddesiyle, bu mücadelenin hukuki dayanağını oluşturdu.
“Ya İstiklal Ya Ölüm” ruhu, cephelerdeki inanılmaz direnişe güç verdi. Doğu'da Kazım Karabekir, Güney'de halk direnişi, Batı'da I. ve II. İnönü, Sakarya Meydan Muharebesi ve nihayet 26 Ağustos - 9 Eylül 1922'deki Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile bu kararlılık zafere ulaştı.
Unutmayın arkadaşlar: Bu konu sadece tarihi bir olay değil, aynı zamanda bir milli kimlik, azim ve bağımsızlık dersidir. “Ya İstiklal Ya Ölüm” sözünün arkasındaki derin anlamı ve fedakarlıkları her zaman hatırlamalıyız.