Doğa, bize sürekli sürprizler yapar. Penguenlerin siyah-beyaz tüyleri, flamingoların pembe rengi gibi, denizlerin zeki canlısı ahtapotlar da mavi kan taşır. Peki bu nasıl ve neden olur? Gelin bu ilginç biyolojik olayın perdesini birlikte aralayalım.
İnsanlar ve diğer memelilerin kırmızı kan rengi, hemoglobin adlı bir proteinden gelir. Hemoglobin, demir (Fe) atomu içerir ve oksijeni bağladığında kırmızı renk alır. Ahtapot, mürekkepbalığı ve bazı kabuklularda ise oksijen taşıma görevi hemosiyanin adlı bir proteine aittir. Bu proteinin yapısında demir değil, bakır (Cu) bulunur.
Hemosiyanin, oksijensiz durumda renksize yakındır, ancak oksijenle bağlandığında mavi renk alır. Tıpkı bakırın paslandığında (bakır oksit) mavi-yeşil renge bürünmesi gibi.
Bu farklılık sadece bir renk değişimi değil, ahtapotların yaşam tarzına uygun evrimsel bir adaptasyondur.
Bu tam olarak doğru değil. Vücutlarında oksijenle temas ettiğinde mavi olur. Örneğin, kanları alınıp havayla temas ettirilirse mavileştiği görülür.
İngilizce'de "blue blood" (mavi kan) asilzade anlamında kullanılır. Bu, tarihte asillerin ten renginin solukluğundan dolayı damarlarının mavi görünmesiyle ilişkilendirilir. Ahtapotlarınki ise tamamen gerçek ve kimyasal bir maviliktir!
Ahtapotların mavi kanı, onları zorlu deniz koşullarında hayatta tutan, bakır temelli muhteşem bir biyokimyasal adaptasyondur. Bu, doğanın aynı soruna (oksijen taşımak) farklı ve şaşırtıcı çözümler üretebildiğinin en güzel kanıtlarından biridir. Bir dahaki sefere bir ahtapot gördüğünüzde, onun sadece sekiz kollu değil, aynı zamanda "mavi kanlı" bir mühendislik harikası olduğunu hatırlayın.