Geleneksel eğitim modellerinde öğrenci, bilgiyi pasif bir şekilde alan bir "alıcı" konumundaydı. Aktif öğrenme ise bu anlayışı kökünden değiştirerek, öğrencinin bilginin inşasına etkin bir şekilde katıldığı, sorguladığı, uyguladığı ve yorumladığı bir süreci ifade eder. Kısacası, "yaparak ve yaşayarak öğrenme"nin bilimsel ve sistematik bir çerçevesidir.
Pasif öğrenmede bilgi kısa süreli hafızada kalırken, aktif öğrenme derinlemesine anlamayı, eleştirel düşünmeyi ve kalıcı bilgi edinmeyi sağlar. Araştırmalar, bu yöntemle öğrenen öğrencilerin başarısının, not ortalamasının ve motivasyonunun anlamlı şekilde arttığını göstermektedir.
Aktif öğrenme, tek bir yöntem değil, birçok tekniği içeren bir şemsiyedir. İşte en etkili yöntemlerden bazıları:
Öğretmen bir soru sorar. Öğrenciler önce bireysel düşünür, sonra bir eşiyle tartışır ve en sonunda fikirlerini tüm sınıfla paylaşır. Herkesin katılımını sağlar.
Öğrenci teorik bilgiyi (video, okuma) evde ön hazırlık olarak alır. Sınıf zamanı ise tartışma, soru çözme ve uygulama gibi etkinliklere ayrılır.
Tarihi bir anın canlandırılması, bir pazarlık simülasyonu veya bir bilimsel sürecin drama ile anlatılması gibi yöntemlerle öğrenme deneyimlenir.
Öğrencilere gerçek hayattan, açık uçlu bir problem verilir. Öğrenciler gruplar halinde bu problemi çözmek için araştırma yapar, bilgiyi sentezler ve bir çözüm önerisi sunar.
Öğrenilen kavramların birbiriyle ilişkisini görsel olarak haritalandırmak, bilginin yapılandırılmasına yardımcı olur.
Aktif öğrenme, 21. yüzyılın dinamik ve hızla değişen dünyasına ayak uydurabilecek, sorgulayan, üreten ve çözüm odaklı bireyler yetiştirmenin temel anahtarıdır. Sadece bir öğretim yöntemi değil, aynı zamanda öğrenmeye dair bir felsefe değişikliğidir. Eğitimcilerin ve kurumların, bu dönüşümün bir parçası olması, geleceğin öğrenme ekosistemini inşa etmek adına büyük önem taşımaktadır.