Ahlak gelişimi kuramları, bireylerin doğru ile yanlışı nasıl ayırt etmeyi öğrendiğini, ahlaki değerleri nasıl içselleştirdiğini ve etik bir anlayışın yaşam boyunca nasıl geliştiğini açıklamaya çalışan psikolojik yaklaşımlardır. Bu kuramlar, ahlaki yargıların basit bir şekilde öğretilmesinden ziyade, bilişsel ve sosyal süreçlerle evrimleşen yapılar olduğunu vurgular. En etkili isimlerden biri olan Lawrence Kohlberg, bu süreci bir dizi ardışık aşamaya ayırmış ve bireylerin ahlaki ikilemlere verdiği yanıtların karmaşıklığının, onların bilişsel gelişim seviyeleriyle doğrudan ilişkili olduğunu öne sürmüştür.
Kohlberg'in yanı sıra, Sigmund Freud'un psikanalitik kuramı ahlak gelişimini süperegonun oluşumuyla açıklarken, Carol Gilligan ise Kohlberg'in kuramının cinsiyet yanlılığı taşıdığını iddia ederek, kadınlarda ilişkiler ve bağlam üzerine kurulu farklı bir ahlaki sesin geliştiğini savunmuştur. Jean Piaget ise çocukların ahlak anlayışının, benmerkezcilikten işbirliğine doğru nasıl ilerlediğini gözlemlemiştir. Bu kuramların tümü, ahlakın statik bir kavram olmadığını, dinamik ve deneyimlerle şekillenen bir olgu olduğunu ortaya koyarak, eğitim, psikoloji ve ebeveynlik alanlarında önemli bir temel oluşturur.
Ahlak gelişimi, bireyin doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt etme ve bu doğrultuda davranışlar sergileme kapasitesinin zaman içinde nasıl geliştiğini inceleyen psikolojik bir süreçtir. Bu alanda birbirinden farklı ancak birbirini tamamlayıcı birkaç önemli kuram bulunmaktadır.
Jean Piaget, ahlak gelişimini bilişsel gelişimle paralel olarak iki ana evrede ele almıştır:
Lawrence Kohlberg, Piaget'nin çalışmalarını genişleterek ahlak gelişimini üç düzey ve altı evrede açıklamıştır. Bu, en kapsamlı ahlak gelişimi kuramı olarak kabul edilir.
💡 Not: Kohlberg'e göre bireyler bu evrelerden sırayla geçer ve bir üst evreye atlama yapılamaz. Ayrıca, herkes en üst evrelere ulaşamayabilir.
Carol Gilligan, Kohlberg'in kuramının daha çok erkek denekler üzerinde çalışıldığı için kadınların ahlaki yaklaşımlarını yansıtmadığını savunmuştur. Ona göre iki farklı ahlaki "ses" vardır:
Gilligan, bu iki yaklaşımın birbirinden üstün olmadığını, sadece farklı olduğunu ve her iki cinsiyette de görülebileceğini vurgulamıştır.