Gestalt psikolojisi, 20. yüzyılın başlarında Almanya'da ortaya çıkan bir psikoloji akımıdır. Temel felsefesi "Bütün, parçaların toplamından daha fazladır" ilkesine dayanır. Algıda örgütleme ise, duyusal verilerin anlamlı bütünler halinde organize edilme sürecini ifade eder.
Bu ilkeye göre, algı alanımızı her zaman bir şekil (figür) ve bir zemin (ground) olarak organize ederiz. Şekil, dikkatimizi çeken ön plandaki nesnedir; zemin ise arka plandır. En ünlü örneklerden biri, aynı anda hem vazoyu hem de iki yüz profili görebildiğimiz Rubin vazosudur.
Birbirine yakın olan nesneleri gruplar halinde algılama eğilimindeyiz. Örneğin, bir dizi nokta birbirine yakın olduğunda onları bir grup olarak görürüz.
Renk, şekil, boyut, doku veya yönelim bakımından benzer olan ögeleri birlikte gruplarız. Örneğin, kırmızı ve mavi noktaların karışık dizildiği bir desende, aynı renkteki noktaları gruplarız.
Noktalar, çizgiler veya eğriler kesintisiz bir akış içinde olduğunda, onları bir bütün olarak algılarız. Kesik çizgileri bile sürekli bir çizgi olarak görme eğilimindeyiz.
Eksik veya tamamlanmamış şekilleri zihnimizde tamamlayarak bütün bir nesne olarak algılarız. Örneğin, kesik çizgilerle çizilmiş bir daireyi yine de daire olarak görürüz.
Aynı yönde ve aynı hızda hareket eden nesneleri bir grup olarak algılama eğilimindeyiz. Örneğin, sürü halinde uçan kuşları tek bir grup olarak görürüz.
Gestalt psikolojisi, algı süreçlerimizin pasif bir kayıt değil, aktif bir organizasyon olduğunu vurgulayarak psikolojiye önemli katkılarda bulunmuştur.