Selçuklu Devleti’nin ikinci ve en önemli hükümdarlarından biri olan Sultan Alparslan, Türk ve İslam tarihinin seyrini değiştiren bir liderdir. Onun 1071 yılında kazandığı Malazgirt Zaferi, yalnızca Anadolu'nun kapılarını Türklere açmakla kalmamış, aynı zamanda dünya siyasi haritasını yeniden şekillendirmiştir. Bu yazıda, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ı ve onun şaheseri sayılan Malazgirt Savaşı'nın önemini ele alacağız.
Asıl adı Muhammed bin Davud Çağrı olan Alparslan, 1029 yılında doğdu. Amcası Tuğrul Bey'in ölümü üzerine 1063'te tahta çıktı. "Alparslan" ismi, "kahraman aslan" anlamına gelir ve karakterini mükemmel bir şekilde yansıtır. Saltanatı boyunca devleti merkezileştirdi, iç isyanları bastırdı ve sınırlarını doğuda ve batıda genişletti. Onun en büyük hedefi, Anadolu'yu fethederek İslam dünyasının batıdaki sınırını güvence altına almaktı.
1071 yılına gelindiğinde, Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes, Anadolu'ya yapılan Türk akınlarını durdurmak ve kaybedilen toprakları geri almak için büyük bir ordu topladı. İki ordu, 26 Ağustos 1071 Cuma günü, Muş'un Malazgirt Ovası'nda karşı karşıya geldi.
Bu zafer, yalnızca bir meydan muharebesi değil, bir milletin kaderini belirleyen bir dönüm noktasıdır.
Sultan Alparslan, Malazgirt'ten kısa bir süre sonra 1072'de vefat etti ancak bıraktığı miras çok büyüktü. O, sadece bir fatih değil, adaletli ve ileri görüşlü bir devlet adamıydı. Malazgirt Savaşı, askeri tarihte taktiğin sayı üstünlüğüne galip geldiği en parlak örneklerden biri olarak kayıtlara geçti. Bugün Türkiye'nin ve Türk milletinin varlığının en önemli tarihsel köşe taşlarından biridir. Her 26 Ağustos'ta kutladığımız bu zafer, bir milletin azminin, inancının ve stratejik dehasının simgesidir.