Rus edebiyatının dev ismi Maksim Gorki'nin 1906 yılında kaleme aldığı "Ana" romanı, sadece bir edebi eser değil, aynı zamanda tarihsel bir belge niteliği taşır. 1905 Rus Devrimi'nin hemen sonrasında yazılan bu eser, devrimci hareketin yükselişini ve sıradan insanların bu süreçteki dönüşümünü eşsiz bir duyarlılıkla anlatır.
Olay örgüsü, endüstriyel bir kasabada yaşayan Pelageya Nilovna Vlasova (Ana) ve oğlu Pavel etrafında şekillenir. Pavel, babası gibi içkiye ve umutsuzluğa teslim olmak yerine, sosyalist fikirlerle tanışır ve işçi hakları için mücadele eden devrimci bir harekete katılır.
Ana, başlangıçta oğlunun bu "tehlikeli" yolu için endişe duysa da, zamanla onun ideallerini anlamaya ve benimsemeye başlar. Kendisi de ezilen, okuma-yazma bilmeyen bir kadınken, oğlunun davası uğruna illegal bildirileri taşımak gibi riskli eylemlere girişir. Roman, bir annenin sevgisinin kişisel alandan çıkıp toplumsal bir mücadeleye dönüşmesinin epik hikayesidir.
Romanın merkezinde "bilinçlenme" teması yatar. Hem Ana'nın hem de çevresindeki işçilerin, yaşadıkları zulmün kaçınılmaz olmadığını fark edip değişim için harekete geçmeleri anlatılır.
Gorki, annelik sevgisini evrensel bir adalet arayışıyla birleştirir. Ana'nın şefkati, artık sadece oğluna değil, tüm ezilenlere yönelir.
Eser, çalışan sınıfın kötü koşullarını net bir şekilde tasvir ederken, kolektif eylemin ve dayanışmanın gücüne dair sarsılmaz bir iyimserlik barındırır.
"Ana", sosyalist gerçekçilik akımının ilk ve en önemli örneklerinden biri kabul edilir. Gorki, gerçekçi betimlemelerle, devrimci idealleri edebi bir forma dökerek yaygınlaştırmayı amaçlamıştır. Roman, sadece Rusya'da değil, dünyanın dört bir yanındaki sosyal hareketler üzerinde derin bir etki bırakmıştır.
Maksim Gorki'nin "Ana"sı, kişisel ve politik olanın iç içe geçtiği, insan ruhunun değişim kapasitesine dair güçlü bir inançla yazılmış zamansız bir başyapıttır. Sadece belirli bir tarihsel dönemi anlatmakla kalmaz, adalet, özgürlük ve insan onuru için verilen mücadelenin evrensel çığlığı olarak okunmaya devam eder. Eser, edebiyatın toplumu dönüştürme gücünün de çarpıcı bir kanıtıdır.