Doğada gördüğümüz en fedakar davranışlardan biri, hiç şüphesiz bir bal arısının (Apis mellifera) kendini feda ederek sokmasıdır. Peki neden bu savunma, arı için ölümle sonuçlanır? Cevap, arının anatomisinde ve evrimsel stratejisinde gizli.
Bal arılarının iğnesi, testere dişli bir yapıya sahiptir. Bu, onu memelilerin (insan, ayı, sığır vb.) elastik derisine saplanıp çıkmayacak şekilde tasarlanmıştır. İğne, arının abdomeninin (karın kısmı) bir uzantısıdır ve karmaşık bir organ sistemine bağlıdır.
Arı bir memeliyi soktuğunda, testereli iğne deriye saplanır ve sıkışır. Arı kaçmaya çalıştığında, iğne ve ona bağlı olan zehir kesesi, sindirim kanalının bir kısmı ve kaslar, arının vücudundan koparak avının derisinde kalır. Bu kopma, arıda ölümcül bir iç yaralanmaya yol açar.
Hayır! Bu kural sadece bal arıları için geçerlidir. Diğer birçok arı türü (eşek arıları, yaban arıları) düz ve pürüzsüz bir iğneye sahiptir. Bu iğne, deriyi delip kolayca geri çekilebilir, böylece arı defalarca sokabilir ve hayatta kalır.
Bu görünüşte dezavantajlı durumun arı kolonisi için büyük bir avantajı vardır: Kovan savunması. Bal arıları, kraliçe arıyı, yavruları ve değerli bal stoklarını korumak için yaşayan bir kaledir. Bir işçi arının ölümü, koloninin bütünlüğü için küçük bir bedeldir. Zehirli iğnenin deride kalıp zehir pompalamaya devam etmesi, düşmanı uzaklaştırmak ve onu gelecekteki saldırılardan caydırmak için son derece etkili bir yöntemdir. Bu, kin seçici fedakarlık olarak bilinen evrimsel bir stratejidir.
Bir dahaki sefere bir arı tarafından sokulursanız, bu küçük canlının aslında evini ve ailesini korumak için hayatını verdiğini hatırlayın. Bu, doğanın hem acımasız hem de bir o kadar etkileyici gerçeklerinden biridir.