Klasik Türk şiirinin ve müziğinin temel taşlarından biri olan aruz ölçüsü, yalnızca yazılı bir kalıp değil, aynı zamanda işitsel ve müzikal bir deneyimdir. "Aruz ölçüsü tef ile nedir?" sorusu, bizi bu ölçünün en canlı ve pratik uygulama alanlarından birine götürür: Müzikal icra ve ritim eşliği.
Aruz, şiirdeki hecelerin uzunluk (kapalı) ve kısalık (açık) esasına dayanan bir ölçü sistemidir. Arapça kökenli olup Fars ve Türk edebiyatında da benimsenmiştir. Heceler, — (medli/tâvil, uzun) ve U (kısa) sembolleriyle gösterilir. Bu kalıplar (feilâtün, fâilâtün, müstefilün gibi) şiirin ritmik iskeletini oluşturur.
Tef (veya def), kasnağa gerilmiş bir deri ve kenarına yerleştirilmiş zillerden oluşan, elle vurularak çalınan bir vurmalı çalgıdır. Tasavvuf müziğinden halk müziğine kadar geniş bir kullanım alanı vardır.
Aruzla söylenen şiirler (özellikle divan şiiri, ilahi, nefes, kaside, gazel) bestelenip okunurken, tef en yaygın ritim tutma aracı olarak kullanılmıştır. Bunun temel sebepleri:
Tefin vuruşları, aruz hecelerinin nicelik (zaman) değerini yansıtır. Genel bir ilişki şöyle kurulabilir:
Kalıp: Mefâîlün = U — — — (Kısa, Uzun, Uzun, Uzun)
Tef ile ritimlendirilmesi (Basitleştirilmiş): "Tek - Düm - Düm - Düm" şeklinde olabilir. Burada kalıbın ilk kısa hecesi hafif bir "tek", ardından gelen üç uzun hece ise daha belirgin "düm" vuruşlarıyla icra edilir.
"Aruz ölçüsü tef ile nedir?" sorusunun cevabı, edebiyat ile müziğin, teori ile pratiğin buluşma noktasıdır. Tef, aruzun kağıt üzerindeki soyut matematiksel düzenini (\( — \) ve \( U \) dizilimi), kulakla duyulabilen, bedenle hissedilebilen somut bir ritme dönüştürür. Bu yöntem, yüzyıllar boyunca hem şiirin müzikalitesini güçlendirmiş hem de bu karmaşık ölçü sisteminin nesilden nesile aktarılmasını sağlayan canlı bir öğretim geleneği oluşturmuştur.
Dolayısıyla tef, aruz için yalnızca bir enstrüman değil, aynı zamanda onu yaşatan, taşıyan ve öğreten kadim bir araçtır.