İnsanlık tarihinin en kadim ve en asil dostlarından biri olan at, binlerce yıldır medeniyetimizin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Savaş meydanlarındaki cesareti, tarımdaki emeği, ulaşımdaki hızı ve sanattaki zarafetiyle bu muhteşem canlı, kültürümüzde derin izler bırakmıştır.
Atlar, ilk olarak MÖ 4000 civarında Orta Asya bozkırlarında evcilleştirilmiştir. Bu devrim niteliğindeki olay, insanlığın seyahat, ticaret ve savaş stratejilerini kökten değiştirmiştir. İskitler, Persler, Romalılar ve Moğollar gibi büyük imparatorluklar, güçlerini büyük ölçüde atlı birliklerine borçludur.
Atlar, güç, hız ve dayanıklılık için mükemmel bir şekilde evrimleşmişlerdir.
Dünyada, her biri farklı bir amaç ve coğrafya için geliştirilmiş yüzlerce at ırkı bulunmaktadır.
At, edebiyattan resme, heykelden mitolojiye kadar tüm sanat dallarında gücün, özgürlüğün ve asaletin sembolü olarak betimlenmiştir. Türk kültüründeki at, neredeyse kutsal bir yere sahiptir ve Dede Korkut Hikayeleri'nden, cengâver alp tipine kadar milli kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır.
Motorlu taşıtların yaygınlaşmasıyla ulaşım ve tarımdaki rolleri azalmış olsa da, atlar günümüzde hala;
Sonuç olarak, at sadece bir hayvan değil, insanlık tarihine eşlik etmiş, onu şekillendirmiş ve ona ilham vermiş bir kültür elçisi ve sadık bir dosttur.