Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde şekillenen Atatürk İlkeleri, yalnızca bir dönemin politikaları değil, aynı zamanda çağdaş bir ulus devletin felsefi temellerini oluşturur. Bu ilkeler, 5 Şubat 1937'de anayasaya girmiş ve Türkiye'nin siyasi, sosyal ve kültür hayatına yön vermiştir. Bütünleyici ilkeler ise bu temel ilkeleri tamamlayan, onların uygulanışını yönlendiren tamamlayıcı prensiplerdir.
Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu yönetim biçimini ifade eder. Monarşiye karşıt olan bu ilke, seçimle işbaşına gelen temsilciler aracılığıyla halkın kendi kendini yönetmesini esas alır.
Irkçılıktan uzak, ülke bütünlüğünü ve milli birliği savunan, tüm vatandaşları eşit gören bir anlayıştır. "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözüyle özetlenen bu ilke, etnik kökene değil, ortak vatandaşlık bağına vurgu yapar.
Sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf mücadelesine karşı çıkarak, halkın refahını ve eşitliğini hedefler. Devletin tüm vatandaşlarına eşit hizmet götürmesini ve sosyal adaleti sağlamasını öngörür.
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, inanç özgürlüğünün güvence altına alınması ve devlet yönetiminin dini kurallara göre değil, akıl ve bilime dayalı yasalar çerçevesinde şekillenmesidir.
Özel teşebbüsün yetersiz kaldığı alanlarda devletin ekonomik kalkınmayı planlaması ve yatırımlar yapmasıdır. Karma ekonomi modelini benimseyen bu ilke, özel sektörü dışlamaz, tamamlar.
Çağın gerektirdiği akılcı ve bilimsel yeniliklerin sürekliliğini savunur. Statik değil, dinamik bir toplum yapısını hedefler ve yeniliklere açık olmayı teşvik eder.
Bu ilkeler, altı temel ilkeyi pratikte nasıl uygulanacağını gösteren ve onları güçlendiren tamamlayıcı prensiplerdir:
Atatürk İlkeleri bir bütün olarak ele alınmalıdır. Örneğin, laiklik olmadan cumhuriyetçilik tam anlamıyla işleyemez, inkılapçılık olmadan çağdaşlaşma hedefine ulaşılamaz. Bu ilkeler, birbirini destekleyen ve tamamlayan bir sistem oluşturur. Bütünleyici ilkeler ise bu sistemin işleyiş mekanizmalarını ve ufkunu genişleten unsurlardır.
Atatürk İlkeleri ve bütünleyici ilkeler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini oluşturur. Sadece tarihsel belgeler değil, günümüzde de Türkiye'nin siyasi, hukuki ve toplumsal yapısını şekillendiren dinamik prensiplerdir. Bu ilkelerin doğru anlaşılması, Türkiye'nin geçmişini, bugününü ve gelecek vizyonunu kavramak için temel bir anahtardır.