Atatürk İlkeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini ve modernleşme yol haritasını oluşturan temel prensiplerdir. Bu ilkeler, bir bütün olarak ele alınmalı ve birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğu unutulmamalıdır.
Bütünleyici ilkeler, temel ilkelerin daha iyi anlaşılmasını sağlayan, onları güçlendiren ve tamamlayan fikirlerdir. İki önemli bütünleyici ilke şunlardır:
Milli Egemenlik, Cumhuriyetçilik ilkesini bütünler ve güçlendirir. Bu ilkeye göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. 🎯 Bu, padişahlık gibi tek bir kişiye veya zümreye dayalı yönetim anlayışının reddi anlamına gelir. Millet, seçtiği temsilciler aracılığıyla (Türkiye Büyük Millet Meclisi) kendini yönetir. "Hâkimiyet bilâ kaydü şart Milletindir" sözü bu ilkenin en net ifadesidir.
Milli Bağımsızlık, Milliyetçilik ilkesinin vazgeçilmez bir tamamlayıcısıdır. Bu ilke, Türk milletinin siyasi, ekonomik, adli, askeri ve kültürel alanlarda tam anlamıyla bağımsız olması gerektiğini savunur. 📌 Atatürk'ün "Ya istiklal, ya ölüm!" sözü bu ilkenin ne kadar hayati olduğunu gösterir. Bir milletin varlığını sürdürebilmesi için hiçbir başka devletin güdümüne girmemesi esastır.
💡 Önemli Not: Milli Egemenlik olmadan Milli Bağımsızlık, Milli Bağımsızlık olmadan da Milli Egemenlik tam anlamıyla gerçekleşemez. Bu iki ilke birbirini besleyen ve tamamlayan iki temel direktir.
Atatürk İlkeleri ve onları tamamlayan bütünleyici ilkeler, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak varlığını sürdürmesinin temel dayanaklarıdır. Milli Egemenlik ve Milli Bağımsızlık, bu yapının en kriter iki taşıdır.