Edebiyat tarihinin en unutulmaz hayvan karakterlerinden biri olan Beyaz Diş, Amerikalı yazar Jack London'ın kaleminden çıkmıştır. 1906 yılında yayımlanan bu roman, sadece bir hayvanın hikayesi değil, aynı zamanda vahşi doğa, evcilleşme, şiddet ve sevginin derin bir incelemesidir.
Jack London (1876-1916), eserlerini çoğunlukla kişisel deneyimlerinden besleyen bir yazardı. Bir istiridye korsanlığından, altın arayıcılığına (Klondike Gold Rush), gazetecilikten, gezginliğe uzanan fırtınalı hayatı, onun "vahşetin çağrısı"nı anlatmasına güç verdi. Doğanın acımasız yasaları ile insanın iç çatışmaları onun başlıca temalarındandır.
Roman, dörtte üçü kurt, dörtte biri köpek olan Beyaz Diş'in, Kanada'nın vahşi doğasında başlayıp insanların dünyasında şekillenen hayat mücadelesini anlatır. Hikaye, onun farklı sahiplerle olan ilişkileri üzerinden gelişir:
Jack London'ın daha önce yazdığı Vahşetin Çağrısı (1903), evcilleşmiş bir köpeğin (Buck) vahşileşme sürecini anlatır. Beyaz Diş ise tam tersi bir yol izler: Vahşi doğadan gelen bir canlının, sevgi ve güven sayesinde evcilleşmesi ve medeniyete uyum sağlaması. Bu iki roman, London'ın doğa ve medeniyet ikilemini iki farklı açıdan ele alan bir diptik gibidir.
Beyaz Diş, yayımlandığı günden beri popüler kültürün bir parçası olmuştur. Birçok dile çevrilmiş, çizgi romanlara, çizgi filmlere ve sinema filmlerine uyarlanmıştır. En dikkat çeken uyarlama, 1991 yapımı aynı adlı filmdir. Eser, her yaştan okuyucuya hitap eden, klasikleşmiş bir macera romanı olarak edebiyat tarihindeki yerini korumaktadır.
Sonuç olarak, Beyaz Diş, Jack London'ın hayata ve doğaya dair sert ama bir o kadar da duygusal bakış açısını yansıtan ölümsüz bir başyapıttır. Bu roman, okuyucuyu Kuzey'in buzullarına götürürken, aslında tüm canlıların paylaştığı ait olma ve sevilme arzusu gibi evrensel temaları derinlemesine işler.