Yevgeni Zamyatin'in 1921'de yazdığı distopik roman "Biz", geleceğin totaliter bir devletinde geçer ve bireyselliğin tamamen yok edildiği, matematiksel bir kesinlikle yönetilen bir toplumu anlatır. George Orwell'ın 1984'üne ve Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sına ilham veren bu başyapıt, modern distopya türünün temel taşı kabul edilir.
Roman, "Tek Devlet" adlı, her şeyin şeffaf camlardan yapılmış binalarda yaşandığı, insanların isim yerine numaralarla anıldığı bir dünyada geçer. Başkahramanımız D-503, devletin önemli bir mühendisi ve "İntegral" adlı uzay aracının yapımını yöneten biridir. Hayatı, "Büyük Faydaçı" tarafından yazılan ve her anın katı bir programa göre yaşandığı "Saati Yasa" ile kontrol edilmektedir.
Ancak D-503'ün rasyonel ve matematiksel dünyası, I-330 adlı gizemli bir kadınla tanışınca sarsılır. I-330 onu devletin sınırları dışındaki "vahşi" dünyayla, yasak duygularla ve özgür düşünceyle tanıştırır. D-503 içinde, "hayal gücü" denen tehlikeli bir hastalığın filizlendiğini fark eder.
Roman, D-503'ün I-330 ile birlikte Yeşil Duvar'ın ötesine kaçış girişimleri ve devletin buna karşı aldığı acımasız önlemlerle ilerler. Tek Devat, nihai çözüm olarak tüm numaralara "Hayal Gücü Ameliyatı" (bir tür lobotomi) dayatır. D-503 de bu ameliyatı olur ve sonunda "iyileşir". Artık saf, mantıklı bir makinedir. I-330'u işkence altında izlerken hiçbir duygu hissetmez. Roman, D-503'in devletin zaferini soğukkanlılıkla kutladığı trajik bir monologla son bulur: "Akıl galip gelmelidir."
"Biz", bireyin devlet için feda edildiği, özgür iradenin bir hastalık sayıldığı bir sistemin soğuk ve rahatsız edici portresidir. Sadece bir siyasi eleştiri değil, aynı zamanda insan ruhunun özgürlük arayışı ve bu arayışın bedeline dair derin bir psikolojik çalışmadır. Zamyatin'in bu vizyonu, 20. yüzyılın totaliter rejimlerini şaşırtıcı bir öngörüyle resmetmiştir.
Son Söz: "Biz", okuru "mutluluk ve özgürlük aynı şey midir?" sorusuyla baş başa bırakan, zamanın ötesinde bir distopyadır.