İslam'ın beş temel şartından biri olan zekât, belirli bir malî birikime (nisap) ulaşan Müslümanların, yıllanmış (havelânü'l-havl) mallarından belirli oranlarda ihtiyaç sahiplerine vermesidir. Bu ibadet, toplumsal dayanışma ve ekonomik dengeyi sağlamayı hedefler. Zekâtın farz olduğu mallardan biri de “en'âm” denilen ve otla beslenen hayvanlardır. Bu kapsamda sığır (inek, öküz, dana) ve manda gibi büyükbaş hayvanların zekâtı, belirli ölçü ve şartlara bağlanmıştır.
Hanefi mezhebine göre, sığır ve mandanın zekâta tabi olması için “sâime” olması, yılın çoğunu meralarda otlayarak beslenmesi ve ticaret için değil, üretim (süt, yavru, et) için elde bulundurulması gerekir. Ziraat işlerinde çalıştırılan hayvanlara (“amelî”) zekât gerekmez.
Büyükbaş hayvan zekâtı, sayıya göre belirlenir ve “tevâbî” (eklentiler) hesaba katılmaz. Yani, yavrular anneleriyle birlikte sayılır. Temel ölçüler şöyledir:
Bu şekilde her 30 sığır için 1 teknî, her 40 sığır için 1 müsinnî eklenerek hesap yapılır. Örneğin 120 sığır için zekât: 120 = (40x3) olduğundan, 3 adet müsinnî veya (30x4) kabul edilirse 4 adet teknî verilebilir.
Büyükbaş hayvan zekâtı, İslam'ın sosyo-ekonomik düzeninin önemli bir parçasıdır. Sahibinin malını bereketlendirir, toplumdaki ihtiyaç sahiplerine destek olur. Her Müslüman, sahip olduğu hayvan sayısını dikkatle hesaplamalı, gerekli şartlar oluştuğunda zekâtını vermelidir. Detaylı ve kişiye özel durumlar için dinî bir otoriteye (müftülük, ilim ehli) danışmak en doğru yoldur.
📚 Kaynak: Hanefi fıkhı, İlmihal kitapları, Diyanet İşleri Başkanlığı fetvaları.