Edebiyat dünyasında, özellikle kısa öykü türünde, bazı isimler ve tarzlar adeta bir dönüm noktası oluşturur. Rus yazar Anton Çehov da bu isimlerin başında gelir. Onun adıyla anılan "Çehov Tarzı Hikaye", geleneksel hikaye anlayışından köklü bir kopuşu temsil eder. Peki, bu tarzı bu kadar özel ve etkili kılan nedir? Gelin, bu benzersiz edebi tekniği birlikte inceleyelim.
Çehov, okuyucuyu pasif bir alıcı olarak görmez. Aksine, onu hikayenin aktif bir katılımcısı yapmak ister. Bu nedenle, geleneksel hikayelerdeki gibi net bir başlangıç, doruk noktası ve sonuç sunmak yerine, hayatın içinden koparılmış bir "an"ı aktarır. Anlatımda "gösterme" (showing) yöntemini benimser; "anlatma"yı (telling) reddeder. Amacı, hayatı olduğu gibi, doğal ve yalın bir şekilde yansıtmaktır.
Bu tarz hikayelerde olaylar değil, "durumlar" ön plandadır. Hikaye, karakterlerin hayatındaki sıradan bir kesiti ele alır. Olay örgüsü minimaldir ve büyük, sarsıcı dönüşümler yerine, günlük hayatın küçük ama anlamlı ayrıntılarına odaklanılır.
Çehov tarzı hikayelerin kalbinde karakterler vardır. Olaylar, karakterlerin iç dünyalarını, psikolojilerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini ortaya çıkarmak için bir araçtır. Karakterler, genellikle sıradan, "ortalama" insanlardır ve derinlemesine işlenir.
Çehov için "ayrıntı" her şeydir. Bir karakterin ruh halini, bir ilişkinin dinamiklerini veya atmosferi anlatmak için uzun betimlemeler yerine, son derece seçilmiş, sembolik ayrıntılar kullanır. Ünlü "Çehov'un Tüfeği" kuralı buradan gelir: "Eğer bir hikayenin ilk perdesinde duvarda bir tüfek asılıysa, ikinci veya üçüncü perdede mutlaka patlamalıdır." Yani, hikayedeki her unsur bir işleve sahip olmalıdır.
Bu tarzın en belirgin özelliklerinden biri, hikayelerin genellikle net bir sonla bitmemesidir. Okuyucuya, olan biteni yorumlama, karakterlerin akıbetini hayal etme ve hikayenin "sonrasını" düşünme sorumluluğu verilir. Bu, hayatın kendisindeki belirsizliği yansıtan bir tercihtir.
Çehov'un hikayelerinde genellikle ince bir melankoli, hüzün ve bir "hiçlik" duygusu hakimdir. Karakterler sıklıkla hayal kırıklığına uğramış, umutsuz veya içsel bir yalnızlık yaşayan bireylerdir. Anlatımda lirik ve şiirsel bir dil kullanılır.
Trajik olanla komik olan iç içe geçmiştir. Çehov, karakterlerinin trajik durumlarını bazen ince bir ironi ve mizahla aktararak, okuyucuda acıma değil, daha çok bir "tanıklık" hissi uyandırır.
Çehov'un "Köylüler", "Altıncı Koğuş", "Madam" ve "Vanka" gibi öyküleri, bu tarzın en mükemmel örneklerindendir. Türk edebiyatında ise Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal gibi önemli yazarlar, Çehov'dan derinden etkilenmiş ve bu tarzı kendi kültürümüzle harmanlayarak benzersiz eserler vermişlerdir.
Çehov Tarzı Hikaye, edebiyatta bir devrim niteliğindedir. Okuyucuyu pasif bir konumdan alıp, metnin aktif bir yorumcusu haline getirir. Hayatın büyük anlatılarını değil, küçük, sıradan anların içindeki büyük insani gerçeklikleri anlatır. Sessiz, yalın ve derin bir etki bırakan bu tarz, modern kısa öykünün temel taşlarından biri olmaya devam etmektedir.