Divan edebiyatı, genellikle katı kuralları ve ortak temalarıyla bilinen bir gelenek olarak görülür. Ancak bu uzun soluklu edebî gelenek içinde, zamanla farklı estetik arayışlar ve yerli unsurlara yönelişler de kendini göstermiştir. Sebk-i Hindi, Türkî-i Basit ve Mahallileşme akımları, bu geleneğin içindeki çeşitliliği ve evrimi anlamak için kilit öneme sahiptir. Her biri, farklı tarihsel ve coğrafi bağlamlarda ortaya çıkarak Divan şiirine yeni bir soluk getirmiştir.
17. yüzyılda, özellikle İran ve Osmanlı coğrafyasında etkili olan bu akım, adını Hindistan'daki Farsça yazan şairlerin geliştirdiği üsluptan alır. Klasik Fars şiirinin sade ve dengeli anlatımına karşılık, daha karmaşık, girift ve soyut bir şiir dili önerir.
🎩 Önemli Temsilcileri: İran'da Şevket-i Buharî, Osmanlı'da ise en güçlü temsilcisi Nâilî'dir. Ayrıca Neşâtî, Fehîm-i Kadîm ve Şeyh Gâlib'in bazı şiirlerinde bu üslubun izleri görülür.
16. yüzyılda, Divan şiirinin Arapça ve Farsça tamlamalarla yüklü ağır diline bir tepki olarak doğmuştur. Amacı, şiiri halkın anlayabileceği daha sade bir Türkçe ile yazmaktır.
🎩 Önemli Temsilcileri: Bu akımın öncüsü ve en bilinen ismi Aydınlı Visâlî'dir. Onu Edirneli Nazmî takip etmiştir. Nazmî'nin "Mecma'ü'n-Nezâir" adlı eseri, bu üsluptaki şiirlerin toplandığı önemli bir kaynaktır.
18. yüzyılda, özellikle Lale Devri'nde (1718-1730) İstanbul'da güçlenen bu akım, Divan şiirine İstanbul'un günlük hayatını, sosyal yaşamını, fiziksel güzelliklerini ve konuşma dilini dahil etmiştir. Türkî-i Basit'ten farklı olarak, dildeki sadelikten çok, temada ve atmosferde bir yerlileşme söz konusudur.
🎩 Önemli Temsilcileri: Bu akımın en parlak temsilcisi, şiirlerinde İstanbul'u ve İstanbul Türkçesini büyük bir ustalıkla işleyen Nedîm'dir. Enderunlu Vâsıf da bu çizgide önemli eserler vermiştir.
Bu üç akım, Divan edebiyatının tekdüze bir yapıya sahip olmadığını, zaman içinde kendi içinde çeşitli arayışlarla zenginleştiğini gösterir. Sebk-i Hindi ile derinleşen, Türkî-i Basit ile yerli bir dile doğru evrilen, Mahallileşme ile de yaşadığı coğrafyayı ve zamanı şiirine konu edinen Divan şiiri, bu akımlarla çok katmanlı bir edebî miras bırakmıştır. Özellikle Mahallileşme akımı, modern Türk şiirinin doğuşuna zemin hazırlayan en önemli adımlardan biri olarak kabul edilir.