Kurtuluş Savaşı denildiğinde akla ilk gelen Batı Cephesi'ndeki destansı mücadeleler olsa da, Türk ordusunun ilk kesin zaferi ve diplomatik başarısı Doğu Cephesi'nde gerçekleşmiştir. Bu cephe, Ermeni işgali altındaki doğu vilayetlerinin kurtarılması ve Misak-ı Milli sınırlarının doğuda güvence altına alınması için açılmıştır.
I. Dünya Savaşı sonrasında, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasıyla Osmanlı ordusu dağıtılmış, doğu vilayetleri savunmasız kalmıştı. Bu durumu fırsat bilen Ermeni çeteleri ve Taşnak yönetimi, "Büyük Ermenistan" hayaliyle Türk köy ve kasabalarına saldırılar düzenlemeye başladı. Bölgedeki katliamlar karşısında, Erzurum Kongresi'nden sonra bölge halkı öz savunma birlikleri oluşturdu. Düzenli ordu kurulana kadar bu milis kuvvetleri direnişi sürdürdü.
TBMM'nin açılmasından sonra, 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa Doğu Cephesi Komutanlığı'na atandı. Karabekir Paşa, düzenli orduyu teşkilatlandırarak taarruz hazırlıklarına başladı.
Bu hızlı ve kesin zafer, Ermenistan Taşnak Hükümeti'ni barış istemek zorunda bıraktı. Görüşmeler için Gümrü şehri seçildi.
Kâzım Karabekir Paşa başkanlığındaki Türk heyeti ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Aleksandr Hatisyan başkanlığındaki heyet arasında imzalanan bu antlaşma, TBMM'nin uluslararası alandaki ilk siyasi ve diplomatik başarısıdır.
Not: Antlaşma, Ermenistan'ın Sovyet Rusya tarafından işgal edilmesi üzerine onaylanamadı. Ancak, Sovyet Rusya ile imzalanan 16 Mart 1921 Moskova Antlaşması ile Gümrü'nün kazanımları aynen korundu ve doğu sınırı kesinlik kazandı.
Doğu Cephesi'ndeki askeri zafer ve bunun diplomatik meyvesi olan Gümrü Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı'nın kaderini değiştiren stratejik bir dönüm noktasıdır. Bu başarı, henüz yolun başındaki genç Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne hem içeride hem de dışarıda meşruiyet ve güç kazandırmış, "Misak-ı Milli" idealinin gerçekleşebilir olduğunu göstermiştir. Kâzım Karabekir Paşa ve Doğu Ordusu'nun bu unutulmaz hizmeti, Milli Mücadele tarihinin altın sayfalarından birini oluşturur.