Peyami Safa'nın şaheseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, sadece fiziksel acıyı değil, ruhun ızdırabını da derinlemesine işleyen bir romandır. Eser, adını bir hastane koğuşundan alsa da, asıl olarak karakterlerin içsel çatışmaları, umutları ve yalnızlıkları üzerine kuruludur. İşte bu edebi yolculukta bize eşlik eden başlıca karakterler:
Romanın kalbi ve gözleridir. On beş yaşında, bacağındaki kemik hastalığı (muhtemelen osteomiyelit) nedeniyle büyük acı çeken, defalarca ameliyat olan ve umutla umutsuzluk arasında gidip gelen bir gençtir. Anlatımın birinci ağızdan yapılması, onun fiziksel acısını, aşkını, kıskançlığını ve varoluşsal sorgulamalarını okura doğrudan aktarır. Edebiyatımızın en derin "hasta" karakterlerinden biridir.
Hasta gencin platonik ve karşılıksız aşkıdır. Onun için Nüzhet, çektiği acıların ve karanlık hastane ortamının dışındaki sağlıklı, güzel ve mutlu hayatın temsilcisidir. Nüzhet'e duyduğu aşk, bir kaçış ve motivasyon kaynağı olsa da, aynı zamanda onu derinden yaralar. Karakter, anlatıcının gözünden idealize edilmiş bir portredir.
Hastanın tedavisinden sorumlu doktordur. Sadece tıbbi bir otorite değil, aynı zamanda anlayışlı, sabırlı ve şefkatli bir figürdür. Hasta gence hem fiziksel hem de manevi anlamda destek olur, onun için bir güven kaynağıdır. Mesleki dürüstlüğü ve hastasına adanmışlığı ile romanda umudun ve iyiliğin temsilcisidir.
Oğlunun hastalığı karşısında çaresiz, üzgün ama her koşulda onun yanında olan bir figürdür. Roman boyunca arka planda kalsa da, oğlunun her anını düşünen, onun için endişelenen anne şefkatinin ve sessiz ızdırabın sembolüdür.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nda yatan diğer hastalar (İhsan, Ömer gibi), başkarakterin dünyasını genişleten figürlerdir. Onların hikayeleri, acının evrenselliğini ve herkesin kendi çilesiyle baş etme biçimini gösterir. Bu karakterler, anlatıcının kendi durumunu başkaları üzerinden görmesini ve empati kurmasını sağlar.
Romandaki tüm karakterler, özellikle de başkahraman, derin bir yalnızlık içindedir. Fiziksel acı, kişiyi toplumdan ve normal hayattan izole eder. Peyami Safa, bu izolasyonu kullanarak karakterlerin, özellikle de gencin iç dünyasını, felsefi sorgulamalarını ve psikolojik çözümlemelerini olağanüstü bir derinlikle aktarır. Her karakter, hastalığın ve acının insan ruhunda açtığı farklı bir yaranın temsilcisidir.
Sonuç olarak, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, unutulmaz karakterleri aracılığıyla okuyucuyu sadece bir hastane koridoruna değil, insan ruhunun en kuytu ve hassas köşelerine götüren zamansız bir klasiktir. 🎭