Fransız edebiyatının dev ismi Émile Zola, edebiyat tarihinde köklü bir iz bırakan Natüralizm akımının en önemli temsilcisi ve teorisyeni olarak kabul edilir. Onun adı, realizmin bir adım ötesine geçen, bilimsel ve deneysel bir bakış açısını edebiyata taşıyan bu akımla özdeşleşmiştir.
Natüralizm, 19. yüzyılın sonlarında Fransa'da ortaya çıkan bir edebiyat akımıdır. Realizmin gerçekçilik ilkesini alır ve bunu bilimsel determinizm (yazgıcılık) ile birleştirir. Yazar, bir bilim insanı gibi davranarak, karakterleri ve olayları; kalıtım, çevre, sosyo-ekonomik koşullar ve tarihsel an gibi etkenlerin kaçınılmaz bir sonucu olarak ele alır. Eserler, adeta bir laboratuvar raporu gibi, toplumsal "gerçeği" tarafsızca ortaya koymayı amaçlar.
Zola, natüralizmin kuramını "Deneysel Roman" (Le Roman Expérimental, 1880) adlı denemesiyle sistematik hale getirmiştir. Burada, fizyolog Claude Bernard'ın tıp alanındaki deneysel yöntemlerini edebiyata uyarlamayı önermiştir.
İki akım sıklıkla karıştırılır, ancak aradaki ince çizgiyi Zola'nın yaklaşımı belirler:
Zola'nın natüralist kimliği, sadece edebiyatla sınırlı kalmamıştır. 1898'de, Yahudi bir subay olan Yüzbaşı Alfred Dreyfus'u haksız yere mahkum eden adaletsizliğe karşı yazdığı "J'accuse...!" (Suçluyorum...!) başlıklı açık mektup, onu aynı zamanda bir entelektüel ve aktivist olarak tarihe geçirmiştir. Bu cesur çıkış, gerçeği arama ve adalet için mücadele etme konusundaki natüralist ilkelerini hayata da taşıdığının en büyük kanıtıdır.
Émile Zola, edebiyatı bir bilim dalına dönüştürme çabası, toplumun en karanlık köşelerini aydınlatma cesareti ve güçlü kalemiyle, Natüralizm akımının tartışmasız bayrak taşıyıcısıdır. Eserleri, sadece edebi değil, aynı zamanda 19. yüzyıl Fransa'sının sosyolojik bir belgeseli niteliğindedir. Onun açtığı bu yol, modern romanın ve sosyal eleştirinin gelişiminde çok önemli bir rol oynamıştır.