Erzurum Kongresi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın en önemli dönüm noktalarından biridir. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında toplanan bu kongre, ülkenin işgal altındaki zor günlerinde milli iradenin tecelli ettiği önemli bir toplantı olarak tarihe geçmiştir.
I. Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalamış ve ülke toprakları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmeye başlanmıştı. Bu zorlu koşullar altında, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde direniş hareketleri ve müdafaa-i hukuk cemiyetleri ortaya çıkmıştı.
Kongrenin en önemli amacı, Mondros Ateşkesi sonrası parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan vatan topraklarının bölünmez bütünlüğünü savunmaktı. Özellikle Doğu Anadolu illerinin Ermenilere verilmesi ihtimaline karşı mücadele etmek temel hedeflerden biriydi.
Kongrede, milletin kendi kaderini kendisinin belirlemesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu ilke daha sonra TBMM'nin kuruluş felsefesinin temelini oluşturacaktı.
Doğu Anadolu'daki çeşitli müdafaa-i hukuk cemiyetlerini bir çatı altında toplayarak, dağınık haldeki direniş hareketlerini ulusal bir niteliğe kavuşturmak amaçlanmıştı.
Kongre, Türk milletinin haklı davasını dünya kamuoyuna duyurmak ve uluslararası platformlarda temsil edilmek amacını taşıyordu.
Erzurum Kongresi, sadece bölgesel bir toplantı olmanın ötesinde, milli mücadelenin temel prensiplerini belirlemiş ve Sivas Kongresi'ne zemin hazırlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün kongre başkanı seçilmesi, onun milli mücadeledeki liderlik rolünü pekiştirmiştir.
Kongre, Türk tarihinde "milli irade", "tam bağımsızlık" ve "milli egemenlik" kavramlarının somutlaştığı ilk önemli adımdır ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin temel taşlarından birini oluşturur.
Sonuç olarak, Erzurum Kongresi vatanın kurtarılması ve milli birliğin sağlanması yolunda atılmış tarihi bir adımdır ve Türk milletinin iradesinin tecelligahı olmuştur.