Fırat Nehri, binlerce yıldır medeniyetlere hayat veren, efsanelere konu olan ve coğrafi olarak bölgenin kaderini şekillendiren dünyanın en önemli su kaynaklarından biridir. Türkiye'den doğup Suriye ve Irak topraklarından geçerek Basra Körfezi'ne ulaşan bu kadim nehir, tarih boyunca "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan bölgenin kalbinde atmıştır.
Fırat'ın hikayesi, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde başlar. Nehir aslında iki ana koldan oluşur:
Bu iki kol, Keban Barajı yakınlarında (Elazığ) birleşerek asıl "Fırat Nehri" adını alır. Bu nedenle Fırat'ın tek bir kaynağı yoktur; iki büyük kolun birleşimiyle oluşan bir nehir sistemidir.
Fırat, Türkiye'de doğduktan sonra yaklaşık 1.280 kilometrelik Türkiye etabını tamamlar. Bu süreçte önemli barajlar (Keban, Karakaya, Atatürk Barajı) inşa edilmiş ve nehir üzerinde büyük hidroelektrik santralleri kurulmuştur.
Daha sonra sırasıyla:
Fırat'ın yolculuğundaki en önemli duraklardan biri, Irak'ın güneyinde El-Kurna şehrinde gerçekleşir. Bu noktada, Fırat'ın kardeş nehri Dicle ile birleşir. Bu birleşimden sonra oluşan yeni suyoluna "Şattülarap" (Arap Nehri) adı verilir.
Şattülarap, Basra Körfezi'ne dökülerek Fırat'ın yaklaşık 2.800 kilometrelik (toplam uzunluk) epik yolculuğunu tamamlar. Döküldüğü nokta, Irak'ın güney ucu, İran sınırına yakın bir bölgedir.
Fırat Nehri, sadece coğrafi bir suyolu değil, aynı zamanda binlerce yıllık insanlık tarihinin, kültürlerin ve yaşam mücadelesinin ta kendisidir. Doğduğu Türkiye'nin yüksek dağlarından, döküldüğü Basra Körfezi'nin sıcak sularına kadar uzanan bu yolculuk, bir nehrin hikayesinden çok daha fazlasını anlatır.