Necip Fazıl Kısakürek'in 1938 yılında yayımlanan Firavun İmanı, yazarın felsefi ve ruhani arayışlarını derinlemesine işlediği önemli eserlerinden biridir. Roman, modern dünyanın karmaşası içinde bocalayan, inanç ve anlam arayışındaki bir gencin içsel yolculuğunu ve çatışmalarını merkezine alır. "Firavun" metaforuyla, insanın enaniyetini, isyanını ve nihayetinde hakikate boyun eğiş sürecini anlatır.
Romanın omurgasını, iman ile inkâr, modernizm ile gelenek, akıl ile kalp arasındaki şiddetli çatışma oluşturur. Başkahramanın yaşadığı buhran, sadece kişisel değil, tüm bir neslin ve modernleşen bir toplumun yaşadığı kimlik ve inanç krizini temsil eder. "Firavun İmanı" ifadesi, kişinin kendi benliğini, aklını veya dünyevi gücü ilahlaştırmasını, yani bir nevi putlaştırmasını simgeler.
Roman, ismi verilmeyen bir başkahramanın etrafında şekillenir. Bu genç, entelektüel birikimine rağmen içinde derin bir boşluk ve huzursuzluk hisseden, Batı felsefesiyle beslenmiş ancak ruhunu doyuramamış bir aydın tipidir.
Firavun İmanı, Necip Fazıl'ın şairane ve lirik üslubunun roman türündeki yansımasıdır. Yoğun bir iç monolog ve psikolojik tahlil hakimdir. Yazar, bu eserle, kendi yaşadığı "büyük doğuş" sürecini adeta kurgusal bir dille okura aktarmaktadır. Eser, otobiyografik izler taşır ve yazarın fikri dönüşümünün anahtar metinlerinden biri olarak kabul edilir.
Firavun İmanı, sadece bir roman değil, bir çığlık ve davettir. İnsanı, kendi küçük firavunluğundan kurtulup, gerçek kulluğa ve varlığın anlamına davet eder. Günümüzde de geçerliliğini koruyan "modern bireyin anlam arayışı" teması ile her dönem okuyucusuna hitap eden, derinlikli ve sarsıcı bir başyapıttır. Necip Fazıl'ı ve Türk düşünce hayatındaki yerini anlamak için mutlaka okunması gereken bir eserdir.