İstanbul’un siluetini çizen, tarihle efsaneyi bir arada sunan en ikonik yapılardan biri Galata Kulesi. Peki, bu görkemli kule nerede yükseliyor ve ismi neden Hezarfen Ahmet Çelebi ile anılıyor? Gelin, bu tarihi yapıyı ve onunla özdeşleşen cesur bilim insanının hikayesini birlikte keşfedelim.
Galata Kulesi, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda, Beyoğlu ilçesinin Galata semtinde bulunur. Haliç’in tam giriş noktasına hakim bir tepede, Bereketzade Mahallesi’nde konumlanır. Etrafı tarihi sokaklar, butikler ve kafelerle çevrilidir.
Kule, ilk olarak 528 yılında Bizans İmparatoru Justinianus döneminde inşa edilmiş, ancak günümüzdeki haline 1348-49 yıllarında Cenevizliler tarafından kavuşmuştur. "Christea Turris" (İsa Kulesi) olarak anılan yapı, İstanbul'un fethinden sonra Osmanlılar tarafından çeşitli amaçlarla kullanılmıştır: gözetleme kulesi, yangın gözetleme noktası ve hatta bir dönem hapishane.
Galata Kulesi denilince akla gelen ilk isim, kuşkusuz Hezarfen Ahmet Çelebi'dir. "Hezarfen", Farsçada "bin fenli" yani "çok şey bilen" anlamına gelir. 17. yüzyılda yaşamış bu Osmanlı bilgini, kuşların uçuşunu uzun süre inceleyerek kendine kanatlar yapmıştır.
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde anlattığına göre; Hezarfen Ahmet Çelebi, rüzgarın etkisini de hesaba katarak, kendi yaptığı kanatlarla Galata Kulesi’nden kendini boşluğa bırakmıştır. Haliç’i süzülerek geçmiş ve Üsküdar’daki Doğancılar Meydanı’na inmeyi başarmıştır. Bu mesafe, kuş uçuşuyla yaklaşık 3.5 kilometredir.
Bu başarı, o dönemin padişahı IV. Murad tarafından hayranlıkla karşılanmış, ancak daha sonra "Bu ademin korkulacak bir adam olduğu" düşünülerek Cezayir’e sürgün edilmiştir.
Bu uçuş, tarihçiler ve bilim insanları tarafından bazen efsane, bazen gerçek olarak değerlendirilse de, temel fizik kuralları açısından teorik olarak mümkündür. Kulenin yüksekliği (\( h \approx 70 \, \text{m} \)), Çelebi'nin süzülme oranı (glide ratio) ve rüzgar hızı dikkate alındığında, Haliç'i geçmek fiziksel olarak olanaklı görünmektedir. Bu durum, Çelebi'nin sadece cesur değil, aynı zamanda aerodinamik ve meteoroloji üzerine kapsamlı çalışmalar yapmış bir öncü olduğunu gösterir.
Galata Kulesi ve Hezarfen Ahmet Çelebi hikayesi, birlikte ele alındığında, insanlığın iki büyük tutkusunu temsil eder: Yükselmek ve Özgürlük. Kule, şehrin üzerinde yükselen bir mimari zafer iken; Çelebi'nin uçuşu, sınırları zorlayan bir insanlık zaferidir. Bugün kulenin tepesinden İstanbul'u seyrederken, sadece muhteşem bir manzaraya değil, yüzyıllara meydan okuyan bir tarihe ve ilham verici bir cesaret öyküsüne tanıklık edersiniz.
Sonuç olarak, Galata Kulesi sadece bir turistik nokta değil, İstanbul’un hafızasıdır. Hezarfen Ahmet Çelebi ise bu hafızaya kazınmış, bilginin ve cesaretin simgesi olan bir kahramandır. 🦅