Halide Edib Adıvar'ın 1912'de yayımlanan Handan romanı, Türk edebiyatında "epistolar roman" yani mektup roman türünün en önemli ve başarılı örneklerinden biridir. Eser, dönemin aydın bir kadını olan Handan'ın iç dünyasını, aşkını, çatışmalarını ve trajedisini, karakterlerin birbirine yazdığı mektuplar aracılığıyla okura sunar.
Bu teknikte olay örgüsü ve karakter analizi, roman kişilerinin birbirine yazdığı mektuplarla ilerler. Anlatıcı, genellikle tek ve her şeyi bilen (ilahi bakış açılı) bir kişi değildir. Okur, her mektubu yazan karakterin öznel ve sınırlı bakış açısından olayları öğrenir, böylece çok katmanlı ve derin bir okuma deneyimi yaşar.
Mektuplar, Handan'ın karmaşık ruh halini, Neriman'a ve Hüsnü Paşa'ya duyduğu çelişkili hisleri doğrudan yansıtan birer iç dönüş aracıdır. Handan'ın zihninden geçenler, bir anlatıcının filtresinden geçmeden, olduğu gibi okura ulaşır. Bu da karaktere olan yakınlığı ve empatiyi artırır.
Roman, başta Handan olmak üzere Neriman, Refik Cemal ve Hüsnü Paşa'nın mektuplarından oluşur. Her karakterin olayları kendi penceresinden anlatması, tek bir "mutlak doğru" olmadığı hissini verir. Okur, farklı bakış açılarını birleştirerek kendi yorumunu oluşturur.
Mektup yazan karakter bazen olayların tamamını bilemeyebilir. Örneğin, bir karakterin mektubunda yazdığı bir yorumu, okur diğer karakterin mektubundan edindiği bilgiyle daha farklı anlayabilir. Bu, okuru pasif bir alıcı olmaktan çıkarıp, anlamı kurmaya çalışan aktif bir katılımcı yapar.
Osmanlı'nın son dönemindeki batılılaşan aydın çevrelerin yaşam tarzı, ilişki biçimleri ve özellikle kadın-erkek ilişkileri, mektupların samimi dili sayesinde çok daha gerçekçi ve detaylı bir şekilde işlenir. Mektup, o dönem için özel hayatın aktarımında kilit bir iletişim aracıdır ve roman bu gerçekliği ustaca kullanır.
Handan, sadece güçlü kadın karakteri ve dönem analiziyle değil, seçtiği mektup romanı formuyla da Türk edebiyatında bir kilometre taşıdır. Halide Edib, bu teknikle okura Handan'ın ruhunun derinliklerine inme, onun acısını ve tutkusunu ilk elden hissetme imkanı tanımıştır. Roman, teknik seçiminin içerikle bu denli uyumlu olduğu nadir eserlerden biri olarak edebiyat tarihimizdeki yerini korumaktadır.