Bugün Türkiye'nin güneyindeki incisi olan Hatay, yakın tarihimizin en önemli ve benzersiz siyasi-diplomatik süreçlerinden birinin sonucunda anavatana katılmıştır. Bu süreç, sadece bir toprak kazanımı değil, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk'ün ileri görüşlü diplomasisi, Hatay halkının Türklük bilinci ve kararlılığı ile şekillenen bir milli irade zaferidir.
I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) sonrası, İskenderun Sancağı (Hatay) önce İngiliz, ardından da Fransız işgaline uğradı. 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile Fransa, bölgeye özel bir idari statü tanıdı ve bölgenin Türk çoğunluğunun kültürel haklarını garanti altına aldı. Ancak, Lozan Antlaşması (1923) ile Hatay, Türkiye sınırları dışında kaldı ve Suriye mandası içinde Fransız kontrolünde "İskenderun Sancağı" olarak kaldı.
Mustafa Kemal Atatürk, Misak-ı Milli sınırları içinde gördüğü bu bölgeyi asla unutmadı. 1936'da Fransa'nın Suriye'den çekilme sürecine girmesi ve bölgeyi Suriye'ye bırakma ihtimali üzerine, Türkiye harekete geçti. Atatürk, 1936'da yaptığı bir konuşmada, bölgenin tarihteki adı olan "Hatay" ismini yeniden canlandırarak, meselenin Türk kamuoyu ve dünya nezdindeki bilinirliğini artırdı.
Fransa ile yaşanan gerginlik, iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdi. Ancak Türkiye, hem askeri hazırlık yaptı hem de diplomatik kanalları aktif şekilde kullandı. Mesele, Milletler Cemiyeti'ne taşındı. Cemiyet, Mayıs 1937'de "Hatay Devleti" için bir anayasa hazırlanmasına ve bölgenin içişlerinde bağımsız, dışişlerinde Suriye'ye bağlı olmasına karar verdi. Bu, Türkiye için kritik bir ara aşamaydı.
Hatay Devleti Meclisi, 29 Haziran 1939'da oy birliği ile Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararı aldı. Bu karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 7 Temmuz 1939'da kabul edilen "Hatay'ın Türkiye'ye Katılmasına Dair Kanun" ile resmiyet kazandı.
23 Temmuz 1939 tarihi, bu uzun ve çetin mücadelenin zaferle taçlandığı gün oldu. Türk ordusu Hatay'a girdi ve coşkulu halk tarafından bayraklarla karşılandı. Bu tarih, her yıl Hatay'ın Ana Vatana Katılma Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Hatay'ın anavatana katılma süreci, bir liderin (Atatürk) azminin, kararlı bir diplomasinin ve yerel halkın Türklük aidiyetinin ortak ürünüdür. Bu süreç, savaşa girmeden, uluslararası hukuk ve diplomasi araçları ustalıkla kullanılarak kazanılmış emsalsiz bir başarı hikayesidir. Bugün Hatay, Türkiye'nin kültürel mozaiğinin en zengin ve barış içinde bir arada yaşamanın simge şehirlerinden biri olarak, bu mücadelenin meyvesini taşımaktadır.