İslam inancında, Hz. Muhammed (s.a.v.) sadece bir peygamber değil, aynı zamanda “üsve-i hasene” yani “en güzel örnek” olarak tanımlanır. Onun hayatı, sözleri ve davranışları, Müslümanlar için ahlakın somutlaşmış halidir. Kur’an-ı Kerim’de, “Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem Suresi, 4. ayet) buyrularak onun ahlaki kemaline işaret edilir. Bu yazıda, Peygamber Efendimiz’in güzel ahlakının temel taşlarını keşfedeceğiz.
O’nun ahlakı, insani ve evrensel değerlerle örülmüş, her davranışında bir hikmet ve derinlik barındıran bir bütündü.
Peygamberlikten önce bile Mekke halkı tarafından “el-Emin” (güvenilir kişi) olarak anılırdı. Ticaretinde, sözlerinde ve ilişkilerinde asla yalan söylemez, kimseyi aldatmazdı. Bu özelliği, davetine inanmayanların bile ona emanetlerini gönül rahatlığıyla teslim etmelerini sağlamıştı.
O, “Âlemlere rahmet” olarak gönderilmişti. Çocuklara, kadınlara, yaşlılara, hayvanlara ve hatta düşmanlarına karşı derin bir merhamet sahibiydi. Savaş esirlerine insanca muamele etmesi, yetimleri gözetmesi, bir kediyi rahatsız eden askerini uyarması onun şefkat dünyasının sadece küçük yansımalarıdır.
Hz. Muhammed (s.a.v.), adaleti her şeyin üzerinde tutardı. Kendi ailesinden, en yakın dostlarından veya toplumun güçlü bir bireyinden yana bile olsa asla adaletten taviz vermezdi. “Kızım Fatıma bile hırsızlık yapsa, onun da cezasını verirdim” sözü, onun adalet anlayışının ne denli evrensel ve tarafsız olduğunu gösterir.
Dünyanın en etkili liderlerinden biri olmasına rağmen son derece mütevazı bir hayat sürdü. Kendi ayakkabısını tamir eder, ev işlerine yardım eder, bir toplulukta otururken asla kendisine ayrıcalıklı bir yer talep etmez, fakirlerle oturup yemek yerdi. “Kim Allah rızası için tevazu gösterirse, Allah onun derecesini yükseltir” hadisi, onun yaşayan örneğiydi.
Kendisine yıllarca eziyet eden, hicret ederken canına kasteden, savaş açan kişilere bile galip geldiği anlarda affedici davranmıştır. Mekke’nin fethinde, “Bugün size kınama yok, Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir” diyerek genel af ilan etmesi, tarihte eşine az rastlanır bir hoşgörü örneğidir.
Konuşmaları her zaman yumuşak, net, hikmetli ve gönül alıcıydı. Asla kırıcı olmaz, kimseyi küçük düşürmez, gereksiz ve faydasız sözlerden uzak dururdu. “Mümin, insanlarla iyi geçinen ve kendisiyle iyi geçinilen kimsedir. İyi geçinmeyen ve kendisiyle iyi geçinilmeyen kimsede hayır yoktur” buyurmuştur.
Hz. Muhammed’in ahlakı, kitaplarda anlatılan soyut erdemler değil, günlük hayatın içinde yaşanmış somut davranışlardır. O, sabrı zorluk anında, cömertliği ihtiyaç sahibini gördüğünde, affediciliği gücü yettiğinde gösterdi. Bu nedenle onun ahlakını anlamak, sadece bir tarih bilgisi edinmek değil; dürüstlük, merhamet, adalet ve tevazu gibi evrensel değerleri kendi hayatımıza taşıma çabasıdır. Onun örnekliği, tüm insanlık için zamansız bir yol haritası sunmaya devam etmektedir.