Eski Mısır'da, Firavun halkına zulmediyor ve İsrailoğulları'nın erkek çocuklarının doğmasını yasaklıyordu. Bu zulüm döneminde Hz. Musa dünyaya geldi. Allah, Musa'nın annesine çocuğunu bir sepete koyarak Nil nehrine bırakmasını vahyetti. Sepet, Firavun'un sarayına ulaştı ve Hz. Musa, Firavun'un karısı Asiye tarafından bulunarak sarayda büyütüldü.
Hz. Musa büyüdüğünde, bir gün Tur Dağı'nda yanan bir ağaç gördü. Burada Allah ona peygamberlik görevini verdi. Temel görevleri şunlardı:
Allah, Hz. Musa'ya mucizeler verdi: Asasının yılan olması ve elinin bembeyaz parlaması.
Hz. Musa, kardeşi Harun'la birlikte Firavun'un huzuruna çıktı. Ona şu mesajı iletti: "Ben âlemlerin Rabbi'nin elçisiyim. Bize, İsrailoğulları'nı bizimle gönder diye vahyolundu."
Firavun bu daveti reddetti ve kendisinden üstün bir tanrı olduğunu kabul etmedi. Hz. Musa'nın mucizelerini görünce de onları "büyü" olarak nitelendirdi.
Firavun, ülkenin en ünlü sihirbazlarını topladı. Sihirbazlar iplerini yere attıklarında, herkes onları yılan sanıp korktu. Ancak Hz. Musa'nın asası, onların tüm sihirlerini yuttu. Bu mucizeyi gören sihirbazlar hemen iman ettiler ve: "Âlemlerin Rabbi'ne, Musa ve Harun'un Rabbi'ne iman ettik" dediler.
Firavun ve ordusu, İsrailoğulları'nı takip etmeye başladı. İsrailoğulları Kızıldeniz'e ulaştığında, Allah Hz. Musa'ya asasıyla denize vurmasını emretti. Deniz ikiye ayrıldı ve İsrailoğulları karşıya geçti. Firavun ve ordusu da peşlerinden denize girdi, ancak deniz kapanarak hepsi boğuldu. Firavun son anda "İsrailoğulları'nın iman ettiği Allah'tan başka ilah olmadığına iman ettim" dese de bu, kurtuluş için yeterli olmadı.