Osmanlı İmparatorluğu'nun en çok tartışılan, en kritik dönemlerinden birine damgasını vuran II. Abdülhamid Han, 34 yıllık saltanatı boyunca devleti ayakta tutmak için siyasi dehasıyla öne çıkan bir padişahtır. Onun dönemi, "İstibdat Dönemi" olarak da anılsa da, aynı zamanda büyük bir modernleşme, imar ve diplomatik denge hamlelerinin yaşandığı bir dönemdir.
II. Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu'nu "Hasta Adam" olarak gören büyük güçlere karşı ince bir denge politikası izledi. Pan-İslamizm fikrini benimseyerek, halifelik sıfatıyla tüm Müslümanları etrafında toplamayı hedefledi. Bu sayede, özellikle İngiltere ve Rusya'ya karşı önemli bir manevra alanı yarattı. Alman İmparatorluğu ile yakınlaşma, bu dengenin önemli bir ayağını oluşturdu.
Saltanatı boyunca imparatorluğun dört bir yanında büyük bir imar faaliyeti başlattı. Bu dönemde:
İmparatorluğu dağılmaktan kurtarmak ve iç isyanları önlemek amacıyla etkili bir istihbarat ağı kurdu. Bu network, onun "istibdat" (baskı) olarak anılan yönetim tarzının en önemli araçlarından biriydi. Jön Türkler ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne karşı mücadelede bu teşkilatı aktif olarak kullandı.
Kendisi de marangozluk ve kitap ciltçiliği gibi el sanatlarıyla uğraşan bir padişahtı. Döneminde, Müzik-i Hümayun (Saray Orkestrası) gelişti, tiyatro ve opera desteklendi. Ayrıca, Yıldız Sarayı'nda büyük bir kütüphane oluşturdu ve dünyanın dört bir yanından kitap toplattı.
II. Abdülhamid Han, Osmanlı İmparatorluğu'nun en zor döneminde tahta çıkmış, devleti 33 yıl boyunca ayakta tutmayı başarmış, bir yandan modernleşme hamleleri yaparken diğer yandan geleneksel değerleri korumaya çalışmış çok yönlü bir devlet adamıdır. Onun dönemi, bir yandan demiryolları ve okullarla anılırken, diğer yandan sansür ve hafiyelikle anılır. Bu çelişkiler, onu Türk tarihinin üzerinde en çok konuşulan ve tartışılan figürlerinden biri yapmıştır.