Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine damga vuran en önemli siyasi gelişmelerden biri olan II. Meşrutiyet, resmi olarak 24 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilmiştir. Bu tarih, aynı zamanda "Hürriyet'in İlanı" olarak da anılır ve modern Türkiye'nin siyasi temellerinin atıldığı kritik bir dönüm noktasını temsil eder.
II. Meşrutiyet'in ilanı, aniden gerçekleşen bir olay değil, uzun bir birikimin sonucudur. Sultan II. Abdülhamid, 1878'de I. Meşrutiyet'i askıya alarak otokratik bir yönetim kurmuştu. Ancak, özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti çatısı altında örgütlenen Jön Türkler, meşrutiyetin yeniden tesis edilmesi için mücadele ediyordu. 1908 yılına gelindiğinde:
İttihat ve Terakki'nin Manastır ve Selanik'te başlattığı ayaklanma hızla yayıldı. 23 Temmuz 1908'de Selanik'te "Hürriyet" ilan edildi. Bunun üzerine Sultan II. Abdülhamid, 1876 Anayasası'nı (Kanun-ı Esasi) yeniden yürürlüğe koyarak 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet'i resmen ilan etmek zorunda kaldı.
Bu ilan, imparatorluğun dört bir yanında büyük bir coşkuyla karşılandı. Halk, "Hürriyet, Eşitlik, Kardeşlik" sloganlarıyla sokaklara döküldü. Basın üzerindeki sansür kalktı, siyasi partiler kurulmaya başlandı ve seçim hazırlıkları yapıldı.
II. Meşrutiyet, Osmanlı'da çok partili parlamenter sistemi geri getirmiş, anayasal monarşiyi tesis etmiş ve önemli ölçüde siyasi özgürlükler sağlamıştır. Ancak bu dönem:
II. Meşrutiyet, 24 Temmuz 1908'de ilan edilmiştir. Bu tarih, Osmanlı'da "hürriyet" talebinin zaferi, ancak aynı zamanda imparatorluğun dağılma sürecinin hızlandığı, sancılı ama bir o kadar da dinamik bir siyasi dönemin başlangıcıdır. 1908, sadece bir yönetim değişikliği değil, toplumsal bilinçte derin izler bırakan bir devrimdir.