Türk edebiyatının kilometre taşlarından biri olan Eylül, sadece bir roman değil, aynı zamanda bir dönemin zihniyetini, toplumsal yapısını ve bireysel çalkantılarını yansıtan önemli bir eserdir. Mehmet Rauf'un kaleminden çıkan bu eser, psikolojik roman türünün edebiyatımızdaki ilk ve en başarılı örneklerinden biri olarak kabul edilir.
Mehmet Rauf, Servet-i Fünun döneminin önemli yazarlarından biridir. Eserlerinde genellikle aşk, kadın-erkek ilişkileri, kıskançlık ve tutku gibi temaları işlemiştir. Eylül romanı, yazarın psikolojiye olan ilgisini ve karakterlerin iç dünyalarını derinlemesine analiz etme yeteneğini açıkça gösterir.
Eylül ilk olarak 1900 yılında tefrika edilmiş, aynı yıl kitap olarak basılmıştır. Roman, yayımlandığı dönemde büyük ilgi görmüş ve edebiyat çevrelerinde tartışmalara yol açmıştır. Eylül, Türk romanında psikolojik derinliğin artmasına ve karakter analizlerinin daha detaylı işlenmesine öncülük etmiştir.
Eylül, Suat, eşi Süreyya ve Süreyya'nın arkadaşı Necip arasındaki yasak aşkı konu alır. Roman, bu üç karakterin iç dünyalarındaki gelgitleri, arzuları, kıskançlıkları ve vicdan azaplarını ustalıkla betimler. Suat'ın Necip'e duyduğu platonik aşk, evliliğinin monotonluğu ve Süreyya'ya olan bağlılığı arasında sıkışıp kalması, romanın temel çatışmasını oluşturur.
Mehmet Rauf, bu üç karakterin psikolojilerini derinlemesine analiz ederek, onların düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını okuyucuya aktarmayı başarır. Roman, karakterlerin iç monologları, bilinç akışı tekniği ve detaylı betimlemeler aracılığıyla psikolojik derinlik kazanır.
Eylül, Türk edebiyatında psikolojik roman türünün ilk başarılı örneği olmasının yanı sıra, karakter analizleri, dil kullanımı ve anlatım tekniği açısından da önemli bir yere sahiptir. Roman, sonraki dönemlerde yazılan birçok psikolojik romanı etkilemiş ve Türk edebiyatında bu türün gelişmesine katkıda bulunmuştur.