Sevgili öğrenciler, bugünkü dersimizde Atatürk ilkelerinden biri olan İnkılapçılık (Devrimcilik) ilkesini detaylıca inceleyeceğiz. Bu ilke, diğer ilkelerin tamamlayıcısı ve devamlılığının garantisi niteliğindedir.
İnkılapçılık, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkabilmesi için, akıl ve bilimin rehberliğinde sürekli bir yenilenme, gelişme ve ilerlemeyi hedefleyen dinamik bir ilkedir. Statik değil, dinamiktir; bir kerelik bir devrim hareketi değil, süreklilik arz eden bir yenileşme sürecidir.
Atatürk'ün "Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak" hedefi, inkılapçılığın itici gücüdür. Bu, batılılaşma değil, evrensel medeni değerleri benimsemektir.
Yenileşme hareketleri, milli egemenliğimizi ve tam bağımsızlığımızı güçlendirecek yönde olmalıdır. (\( \text{İnkılapçılık} \propto \text{Milli Egemenlik} \))
İnkılapçılık, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik ve Laiklik ilkelerini koruyup geliştirmek için vardır. Onları donmaktan kurtaran dinamik bir koruyucudur.
Atatürk döneminde gerçekleştirilen köklü değişiklikler (Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet'in ilanı, Halifeliğin kaldırılması, Medeni Kanun'un kabulü, Harf Devrimi vb.), inkılapçılık ilkesinin somut uygulamalarıdır. Ancak ilke, bu devrimlerin tamamlanmış bir paket olarak görülmesini değil, bir başlangıç olarak görülmesini gerektirir.
İnkılapçılık ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni "statik bir yapı" olmaktan çıkarıp "dinamik bir gelişim projesi" haline getiren temel felsefedir. Atatürk'ün "Benim yaptıklarım, birbirine bağlı ve gerekli şeylerdir. Bana yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan söz edin." sözü, bu ilkenin özünü en iyi şekilde açıklar. Bu ilke, bize, değişen dünya şartlarında varlığımızı sürdürmek için aklı, bilimi ve sürekli özeleştirel bir yenilenmeyi rehber edinmemiz gerektiğini öğütler.
📌 Hatırlatma: İnkılapçılık, Atatürk ilkeleri içinde "koruyucu ve taşıyıcı" bir işleve sahiptir. Diğer ilkeleri canlı ve işler tutar.