Necip Fazıl Kısakürek'in en bilinen ve üzerinde en çok konuşulan şiirlerinden biri olan "Kaldırımlar", modern Türk şiirinin kilometre taşlarından biridir. 1928 yılında yayımlanan bu şiir, sadece şairin bireysel buhranını değil, aynı zamanda modern insanın varoluşsal yalnızlığını, korkularını ve metropol hayatındaki kaybolmuşluğunu da derinlemesine işler. Bu yazıda, şiirin merkezinde yer alan temaları ve bu temaların nasıl işlendiğini inceleyeceğiz.
Şiir, gece yarısı İstanbul'un ıssız kaldırımlarında tek başına dolaşan bir anlatıcının gözlemleri ve içsel hesaplaşmaları üzerine kuruludur. Karanlık, sis, loş ışıklar ve uzayan gölgelerle örülü bu atmosfer, şairin psikolojik durumunun dışavurumu gibidir. Mekan, sadece fiziki bir sokak değil, aynı zamanda bir ruh halidir.
Şiirin belki de en baskın temasıdır. Anlatıcı, kalabalık bir şehrin ortasında, kendisini tamamen yalnız ve terk edilmiş hisseder. Kaldırımlar, bu yalnızlığın somut bir metaforu olarak uzar gider. Bu, modern insanın toplum içindeki yabancılaşmasının ve manevi boşluğunun güçlü bir ifadesidir.
Şair, gece karanlığının ve bilinmezliğin yarattığı bir iç korkuyu dizelere döker. Kaldırımların "uzun" ve "sonsuz" olarak betimlenmesi, çıkışı olmayan bir labirentte kaybolma hissini çağrıştırır. Bu korku, dış dünyadan ziyade, içsel dünyanın, bilinçaltının korkusudur.
Anlatıcı, bulunduğu yerden, durumdan, belki de kendi benliğinden bir kaçış arar. Kaldırımlarda yürümek, bu anlamda hem bir sürgün hem de bir arayış yolculuğudur. Ancak bu yolculuk, bir çıkış noktasına varmaz; döngüseldir ve kişiyi hep aynı noktaya, kendi içine geri getirir.
Necip Fazıl'ın diğer eserlerinde de sıkça görülen metafizik kaygılar, "Kaldırımlar"da kendini gösterir. Gece, karanlık ve sessizlik, ölümü düşündüren imgelerle doludur. Şair, fiziksel dünyanın ötesinde bir anlam, bir hakikat arar gibidir.
Şiir, erken dönem modern Türk şiirinde şehrin bir "karakter" olarak nasıl ele alınabileceğinin de önemli bir örneğidir. İstanbul, sıcak ve yaşanılası bir mekan olmaktan ziyade, soğuk, itici, yabancılaştırıcı ve tehditkâr bir uzamdır. Kaldırımlar, şehrin insanı ezen, yalnızlaştıran yüzünü temsil eder.
Necip Fazıl Kısakürek'in "Kaldırımlar"ı, bireyin modern dünyadaki yalnızlığını, korkularını ve anlam arayışını unutulmaz imgelerle işleyen zamansız bir eserdir. Şiirin teması, sadece şairin 1920'lerdeki ruh halini değil, günümüz insanının da yaşadığı varoluşsal kaygıları yansıtmaya devam etmektedir. Kaldırımlar, her okuyanda, kendi içsel yolculuğunun ve karanlık sokaklarının yankısını bulabileceği bir aynadır.